Çanakkale Destanı’nı bilmeyen yoktur galiba. İlkokulda ilk öğrendiğimiz ve gurur duyduğumuz tarihi destanımız. Okudukça gururlanır, anlatıldıkça şaha kalkar, atalarımız için dualar ederiz.
Sonra resimlere bakarız… Yırtık elbiseler içinde gördüğümüz atalarımız için üzülürüz. Sonra savaşırken aç kaldıklarını okur, kuru ekmek buldukları günleri duyunca da mutlu oluruz.
Ama bugün o ataların torunları günde 1 milyon 50 adet ekmeği israf ediyor. Bu yılda 384 milyon adet yapıyor. Ekonomik kaybı bir kenara bırakıp düşünmemiz gerekmiyor mu? ‘Atalarımız, bu vatanı kurtarırken kuru ekmek bile bulamamış’ deyip, evimize götürdüğümüz ekmeğe haksızlık yapmıyor muyuz?
Sanıyorum, Çanakkale Savaşı’nda, canını hiçe sayarak savaşan atalarımızın, dedelerimizin yemek menüsünü görmeyen, duymayan, okumayan yoktur. Bırakın ekmeği, yağlı buğday bulduklarında binlerce kez şükredip, düşmana yenmek için savaşmış.
İşte o yıllarda ekmek o kadar önemliymiş, bulunmazmış. Ayrıca o günlerdeki ekmek, şimdiki gibi son teknoloji fırınlarda öyle iki dakikada pişirilmezmiş. Önce buğday yetiştirmek, yetiştirdiğin buğdayı sapından ayırıp, buğday tanesi haline getirmek, buğdayı da un haline getirdikten sonra olurmuş. Tabi bunları o yıllarda yapmak emek ve teknik isteyen işlermiş.
Şimdi ki gibi elektrikle çalışan ev aletleri yok, sadece insan gücü var. İnsan gücü var ama vatan topraklarında da düşmanlar var. Düşmanla savaşırken tarlaya buğday ekmek, buğdayı hasat etmek kimin aklına gelir. Onlar ancak Anadolu kadınlarının bir bölümü yapabilmiş. Hasat edilen buğdaylarda cephede savaşan erkeklere gönderilmiş.
İşte ekmek bulmak, ekmek yiyebilmek bu kadar zormuş. Ama şimdi öyle değil. İstediğin her an fırınlarda taze pişmiş ekmek bulabilir, istediğin kadar alabilir, istediğin kadarını da çöpe atabilirsin. Buna günümüzde kimse bir şey demez. Diyenler ise muhatabına sesini duyuramaz.
İşte o nedenle günümüzde her gün 1 milyonun üzerinde ekmek israf ediliyor. Hem din adamları, hem bakanlıklar hem de devlet büyükleri bu konuda her ne kadar çağrıda bulunsa da nafile… Günlerce ekmeğe hasret kalarak cephede savaşmak zorunda kalan o kahraman yiğit insanların torunları şimdilerde bulduğu ekmeği israf etmekten hiç korkmuyor.
Peki ekmeği neden israf ediyoruz? İhtiyacımızdan daha fazla neden ekmek alıyoruz? Böyle yapmak yerine, ihtiyacımız kadar ekmek alıp tüketemez miyiz? Elbette ihtiyacımız kadar ekmek alıp, hepsini tüketebiliriz. Bayatlayan ekmeklerden ise yemek, pasta ve tatlı yapabiliriz. Bunlarda olmuyorsa ıslayıp kuşlara ve sokak hayvanlarına verebiliriz.
Elbette her tarafı küflenip kararmış ekmeklerden bahsetmiyorum. Zaten yemeklerden arta kalan ekmekler buzdolabında muhafaza edildiği sürece böyle bir şey meydana gelmez. Eğer gelirse de onun hiçbir canlı tarafından tüketilmemesi gerekiyor.
Ama gelin ekmeğimizi israf etmeyelim. Bayatlayan ekmeklerimiz kuşlarla, kedilerle, köpeklerle olmadı böcekler ile paylaşalım. Ama israf edelim. Ekmeğe insanların her ne kadar ihtiyacı varsa, yeryüzündeki diğer canlılarında ihtiyacı olduğunu unutmayalım. Onlarında karınlarını doyurabilmelerine yardım edelim. Çünkü özellikle şehirlerdeki kuşlar ve sokak hayvanları insanların her zaman yardımlarına muhtaçlar. Çanakkale’de ekmek bulamadan düşmanla çarpışan atalarımıza yakışan torunlar olarak çöpe atacağımız ekmeklerimizi yeryüzündeki diğer canlılar ile paylaşalım.