SON’GÜLDÜ O
VATAN UĞRUNA
TOPRAĞA DÜŞEN
SON’GÜLDÜ O
BAHÇESİ CENNETTEN
SUYU ATA’MDAN OLSUN DİYE
AĞIT OLUP
YÜREĞİMİZE DÜŞEN
Bir ANA ölen kızının ardından şöyle sesleniyordu
‘Hadi kalk kızım. Evimize gidelim. ANAN ÖLE YAVRUM ANAN ÖLE. Ben senin dört gözle yolunu bekliyordum’.
Şimdi nasıl anlatırsın ki bu anaya, evladın şehitlik mertebesine ulaştı, cennetin en güzel yerine layık görüldü. Ana yüreği bu anlar mı şehit olmaktan, ana yüreği bu, anlar mı layık olmaktan. Evladını kendi kolları yerine kara topraklar sardı. ANA dediğin sadece bunu bilir.
Pamuklarda besleyip büyüttüğü bebeğini bir daha göremeyecek, kokusunu içine çekmek isterken yanık bir ciğer kokusu genzini yakacak. Yanına uzanıp saçlarını okşamak isterken, boğazı toprakla dolup boğulduğunu hissedecek. Hatta yalvaracak evladına. YA GEL YAT KOYNUMA YA DA BİR YER AÇ YATAYIM YANINA. Âmâ hiç ses veren olmayacak. Hayatı boyunca bir gün ölüp de, evladına kavuşacağı günü bekleyecek.
Rabbim böyle bir acıyı hiç kimseye vermesin,
Kadın vardır, elinde sökük çoraplar diker, çocuklarına yenisini alamadığı için, kadın vardır, hiç durmadan dert diker gönlüne, her türlü eziyete rağmen gidecek yeri olmadığı için VE KADIN VARDIR, SİPER EDİP GÖĞSÜNÜ NAMERDE, VATANIN HARİTASINI DİKER GÖĞSÜNE, ATASININ EMANETİNE SAHİP ÇIKMAK İÇİN. ÖLECEKSEM SENİN YOLUNDA ÖLEYİM der. Hani NENE HATUN, HALİME ÇAVUŞ gibi.
Bu kadın ki, vatan uğruna kendi yaşamından vazgeçip, avuçlarına kalbini koyarak dağların tepesinde kar kış kıyamet demeden mücadele eder. Bu kadın ki, Azrail’le kucak kucağa düşmana kafa tutar. O’nun makyajı silahı, O’nun elbisesi vatan toprağıdır.
Bizler tatil beldelerinde uzanmış denizin ve güneşin tadını çıkarırken, O yar diye dağların sarp kayalarını seçer. Tek tek yok eder hain pusuları, cephanelerini ele geçirip adını tarihe KAHRAMAN KADIN diye yazdırır.
Adını güllerin en yiğidinden, soyadını mücevherlerin en merdinden alan, SONGÜL YAKUT.
Peki, kimdir bu kadın,
Songül Yakut, 1976’da Malatya’da dünyaya gelmiştir. Henüz 8 yaşındayken babasını kaybetmiş, beş kardeşin en küçüğüdür. Eğitim hayatını Malatya’da tamamladıktan sonra Kara Harp Okulu’nun jandarma sınıfından 1997 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu.
2005-2007 yılları arasında Beypazarı’nda görev yaptı ve görev yaptığı bölgelerde aile içi şiddete karşı verdiği mücadele ile tanınan bir isimdi. Görev yaptığı bölgede sık sık köy gezilerine çıkarak köylü kadınların sorunlarını dinliyordu.
Türkiye’nin ilk kadın ilçe jandarma komutanı olarak bilinen Songül Yakut, yüksek lisans eğitimi ve başarılı çalışmaları nedeniyle 1 yıl erken terfi ederek yüzbaşı rütbesine ulaşmıştı.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kumpasıyla görevinden uzaklaştırılmasına rağmen, uğradığı haksızlıklara rağmen yılmamış ve verdiği zorlu hukuk mücadelesiyle üniformasına geri dönmüştü.
Ne enteresan değil mi, senin ömrünü koyduğun vatan davasında haksızlığa uğruyorsun, yok yere FETÖ gibi bir vatan düşmanının yandaşı olmakla suçlanıyorsun ve aklanıp temize çıktıktan sonra hiç gönül koymadan kutsal davana devam ediyorsun.
Sen nasıl bir kadındın, senin yüreğini hangi mangalın közü ateşlemişti ki, ölüm korkusunu hiç hissetmeden yürüdün düşmanın üstüne üstüne. Sende olup da, erkeğim diye geçinen milyonlarca erkekte ve pek çok kadında olmayan şey neydi. Sevdaysa sevda, aşksa aşk, vatansa vatan, biz de kundağımızı Atatürk’le kesip, kefenimizi Atatürk’le bağlamaya yemin etmiştik. Lakin anladım ki, bu yetmiyormuş vatanı sevmeye. Bir kaç edebiyat parçalayıp, ben Atamı çok seviyorum demek kafi değilmiş, O’na olan sonsuz borcumuzu ödemek için senin gibi cesaretli olmak gerekiyormuş. Vatan sevdası ,yazıp çizdiklerinde değil, yaptıklarında, ölümü hiçe sayarak, yüreğini namlunun ucuna koyup kafa tutmaktaymış.
Ne kadar da çok şey varmış senden öğreneceğimiz, ama işte gözü kör olsun şu yüreğin, Kimine dağlar kadar veriyor, kimine de minik bir taş kadar bile vermiyor. Sen erken öldüm, hayatımın baharını yaşayamadım sanıyorsun. Oysa biz ne kadar geç ölürsek ölelim, erken ölen biziz aslında. Çünkü gün gelince bir parça toprak alan biz olacağız, adımız unutulup gidecek. Bir varmış bir yokmuş gibi. Ama sen HEP BİR VARMIŞ HEP VARMIŞ olacaksın.
DÜNYA DÖNDÜKÇE
BU HARİTANIN HER YERİNDE ADIM SESLERİN DUYULACAK
BAHAR GELİP DE
DAĞLAR ÇİÇEK AÇTIĞINDA
SENİN KOKUN YAYILACAK VATANIN HER YERİNE
VE BU COĞRAFYA SENİ HİÇ AMA HİÇ UNUTMAYACAK
SANA MİNNETTARIZ KAHRAMAN KADIN
ANADAN KIZINA AĞIT
Buralar soğuk
Buralar ayaz
Aklım çıkıyor üşüteceksin diye
Uyan canım kızım
Uyan da yerine yat
Bu kaçıncı gelişim
Bu kaçıncı yalvarışım
Sol yanım acıyor be annem
Çok acıyor
Hadi inat etme artık
Kalk da yerine yat
Nasıl bir ninni söyledim de sana
Daldın böyle derin uykulara
Hem bak yorgan niyetine
Toprak örtmüşsün üzerine
Yastık bulamamış
Taslar koymuşsun başının altına
Yatacak yer mi bulamadın da
Yattın bu derin kuyulara
Uyan canım kızım
Uyan da yat yerine
Hem ne o üstünde ki simsiyah elbise
Yakışır mı pembeler dururken sana bu karalar
Bu sessizlik de ne
Nerde o şakıyan sesin
Çınlayan kahkahan
Hadi uyan da
Derdin ne
Bir anlat annene
Pamuklarda alışan
Taşlarda yatar mı?
Tazecik gül aydınlık dururken
Karanlıkta acar mı?
Sen oraları cennetim bildin diye
Buralar bana cehennem olmaz mı sandın
Sen bir kere uyudun diye
Ben bin kere ölmez miyim sandın
Buralar soğuk
Buralar ayaz
Aklım çıkıyor üşüteceksin diye
Uyan canım kızım
Uyan da yerine yat
Bu kaçıncı gelişim
Bu kaçıncı yalvarışım
Sol yanım acıyor be annem
Çok acıyor
Hadi inat etme artık
Kalk da yerine yat
Bak kapına geldim
Duy içimde ki figanı
Söndür içimde ki yangını
Mezar taşına el sürdüm
Söndür içimde ki yangını
İnat etme artık
Kalk
Kalk da yerine yat
Gözbebeğimde büyüttüğüme
Yakışır mı bu çukurlar
Örtü diye kalbimi örttüğüme
Uyar mı bu kara topraklar
Sen uyanmazsan nasıl çağlar nehirler
Öter mi bülbüller
Nefes alıyorum diye
Yaşıyor muyum sandın
Günler aylar gelip geçiyor diye
Zaman geçiyor mu sandın
A be yavrum
Edalı edalı dolanmak varken
İnat edip uzanmışsın oralara
Aslı olup Kereme gönül vermek varken
Yar diye bir Azrail’i seçmişsin
Nasıl bir ninni söyledim de sana
Daldın o derin uykulara
Hem bak
Sen uyudukça oralarda
Bir yangın tütüyor ki şuramda
Ahımdan gökler yanıyor
Bir ateş ki
Ciğerimi parçalayan
Tane tane kan kusuyorum
Sen bir kez uyudun diye
Ben bin kez ölmez miyim sandın
Ocağına düştüm yavrum
Pak ellerinden öpeyim
Yoluna kurban olayım
Ya kalk bir reçete yaz bana
Ya da az ileri git
Bana da bir yer aç yanına