DOĞAYI VE PRENSİPLERİNİ ANLAMASAK DAHA ÇOK DOĞAL VE POLİTİK SORUN YAŞARIZ
Günümüzde can alıcı sorun buğday üretimi ve ekmek tüketiminden kaynaklanan bir ekolojik bozunum sorunu yok, tam tersine dünyanın yönetilmesinde enerji yaşam ilişkisi doğa ile nasıl bütünlük içinde yürütüleceğine yönelik yanlış politikalardır. İnsan tarım yapmasıyla başlayan buğday üretimi yakın geçmişe kadar doğaya olumsuz bir etki yaratmadı. Ancak insanın yaşamı endüstriyel üretim ilişkileri ile yönetmesiyle doğa kirlendi ve küresel iklim değişimleri ile küresel ısınma artmaya başladı. Bu süreçte dünyanın ve yaşamın sürdürülebilirliği doğayı ve onun prensiplerini anlayarak mı yürüteceğiz yoksa doğayı sonsuz bir enerji kaynağı veya tükenmez bir kayna gibi gören yanlış algılarımıza bağlı olarak doğayı sömürmeye kalkmak mı yürüteceğiz. Bu soru temel ve yaşamsal düzeydedir. Doğayı anlamdan doğayı sömürmeye kalkarsak kısa süre sonra doğanın yasları karşımız çıkar ve nihayetinde hep beraber altında ezilir kalırız. Katar Emirliği ekseninde bugün emperyal ülkelerin ve bölgedeki ülkelerin petrol ve küçük politik çıkar kavgaları yarın karşımıza farklı bir boyuta ve belki de telafisi zor olan bir süreçle çıkabilir. O zamana da hiçbir körfez ülkelisinde ekmek bulunmaz ve halk petrol değil, ekmek ve su arayışını daha yüksek sesle dillendirir olacaktır. Temel ihtiyaçların dışındaki tüketimi işkembe kültürüne hizmet olarak algılarım.
SORUN YANLIŞ POLİTİKADA
Bugün dünyanın bir bütün olarak çivisinin çıkması ve yaşanan sosyal ve iklimsel olayların temellerinde hep ekonomik-sosyal yönetim politikaları anlayışları bulunmaktadır. Artık iletişim çağında küreselleşen dünyanın sorunlarına bütünlükçü bakmaktan başka çaremiz yok. Sorunu buğday-ekmek ekseninde değil de, artan endüstriyel üretimin dayattığı tüketim anlayışında aramamız gerekir. Yaşamımızı yavaş yavaş kontrol altına alacak olan endüstriyel tüketimi, yapay zekâ ile donatılan robotlar, enerji tüketiminin üretimi ve tüketimini zorlayacaktır. Artan enerji talebi doğal kaynakların daha çok tüketilmesine yol açacak, sonunda daha çok iklim değişimine bağlı felaketler yaşayacağız anlamına gelecektir.
Aslında dünyayı anlasan mevcut 7.5 milyar insanı hali hazırda mevut kaynaklar ile karnı doyuyor. Dünyanın mevcut kaynakları belki 9-11 milyar insanı daha doyurabilir fakat daha fazlasını taşıyamaz. Bundan sonra dünyanın başına bele olacak olan atmosferde ki CO2 salımı daha ciddi bir konu olarak çokça konuşulur olacaktır. Buda buğday ekim değil enerji yönetimi ve sömürü politikaları daha çok sorgulanmalıdır.
Yaşadığımız bunca sorunun analizi, sorgulanması ve çözüm önerilerinin üretilmesi için yeni yaklaşımlara ve söylemlere gereksinim bulunmaktadır. Bu uğruda çabası olanlara destek olmak zorundayız.