Hep merak ederdim hurdacılar nasıl para kazanıyor diye… Malum toplum olarak hepimiz kazancımızı söylemiyor, zararına çalıştığımızı söylüyor, en iyimser şekilde ise ‘çok şükür’ deyip geçiyoruz.
Hurdacıları biliyorsunuz geçe gündüz hep sokaktalar. Evden ya da apartmandan elinizde bir şeyle çıktığınızı görmesinler, hemen peşinize geliyorlar. Birçok kez hurdacılarla yapılan pazarlıklara şahit oldum, adam koskocaman buzdolabını veriyor karşılığında 20 TL alıyor.
Günün birinde bir arkadaşımın 2. el olarak aldığı çamaşır makinesinin kapağı kırılmış. Ustaya götürmüş ama ustalar yeni bir kapak takılması gerektiğini söylemiş. Çıkan hesap ise neredeyse 2. el çamaşır makinesine verdiği para çıkınca yaptırmaktan vazgeçmiş. Sonra aklına Kızılay Caddesi’ndeki bitpazarı gelmiş. Neyse çok uzatmayalım arkadaşla birlikti oraya gittim, aradığımız kapağı 60 TL’ye bulduk. Alıp taktık ve çamaşır makinesi çalışmaya başladı.
Demem o ki, hurdacı elinizdeki buzdolabını, çamaşır makinesini, bulaşık makinesini, televizyonu veya ütüyü çok pahasına alıyor ve sonrasında bu eşyaları tek tek parçalarına ayrılıyor. Sağlam parçalar ise bu şekilde yeniden ekonomiye çevriliyor. Yani sizin çöpü attığınız bu eşyalardan pek çok kişi para kazanıyor. O yüzden elimizdekilerin değerini bilmemiz gerekiyor…
Çöplerde de aslında benzer bir durum yaşanıyor. Evde elimize geçen plastik, lastik, demir, çelik, gıda atıkları demiyor poşete doldurup çöpe atıyoruz. ABD’nin bazı eyaletlerinde kullanılan jiletlerin çöpe atılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlara ciddi cezalar verilebiliyor.
Peki bizdeki durum nedir? Bazı belediyeler son yıllarda kıyafetler için giyim kutuları koyarken, elektronik eşyalar için de yine ayrı çöp kutuları var. Bazı işletmelerde metal, plastik ve cam şişe için ayrı ayrı çöp kutuları var. Fakat toplum olarak bizlerde böyle bir bilinç oluşmadığı için çöplerimizi plastik, elektronik veya metal diye ayırmıyoruz. Elimizi geçene çöp poşetine oradan da çöp konteynırına atıyoruz.
Çöplerimizin küçük bir bölümünü ise çöp konteynırında atık kağıt toplayan çocuklar ayrıştırıyor. Yani çok küçük parçalara el sürmeseler de işlerine yarayan kağıt, plastik ve metalleri alarak çöplerin bir kısmının yeniden dönüşümünü sağlıyorlar.
Fakat büyük çoğunluğu ise toprak altına dökülerek heba ediliyor. Veya şehirlere kurulan çöp arıtma tesislerinde birilerine zengin ediyor.
Bence Türkiye 2023 hedeflerine adım adım ilerlerken çarşı pazardan para verip satın aldığı eşyalarını ilk fırsatta çöpe atmamayı öğrenmesi gerekiyor. Bugün dünya teknolojinin geldiği noktada, çöplerde oluşan metan gazından elektrik enerjisi elde ediliyor. Bu nedenle insanlara çöpün ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu anlatmak, öğretmek gerekiyor.
Eğer insanlar elindekilerin kıymetini öğrenmezse bunu çöpe atmaya yani yok etmeye devam edecektir. Bugün birçok konuda Avrupa Birliği’ne üye ülkeleri örnek alıyoruz. Avrupalı her şeyde olduğu gibi attığı çöpünde ekonomik değerine bakıyor. Hatta hiçbir şeyi çöpe atmamak içinde karpuzu dilim dilim, elma ve portakalı da tane tane alıyor. Yani ihtiyacı kadar…
Tabi ki Avrupalılara göre bizler daha çok şey alıyor ve daha çok şeyi çöpe atıyoruz. Yani tek kelime ile ‘israfçıyız’, işte bunu önlemek için çöpteki yatan servetin artık farkına varmalıyız. Özellikle yerel yönetimlerin bu konuda farkındalık oluşturarak bunu halka benimsetmelidir. Çöpte yatan serveti yakın tarihte alışverişlerde para ile satılmaya başlamasından dolayı kullanımı düşen poşetlerden elde edilen para ile çevre kirliliğinde sağlanan azalmadan hesaplayabiliriz…