29 Ekim 1923 yılında kurulun Cumhuriyetimizin bu yıl 94. yıl dönümü kutlanıyor. Cumhuriyet tarihimiz bir asra merdiven dayarken, yurdun dört bir yanında yarın 29 Ekim coşkusu yaşanacak.
Bundan daha güzel ne olabilir ki…?
Bundan daha güzeli birlikteliğimizi büyük bir resme taşımak olabilir.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için düzenlenen resmi törenlere katılımdan bahsediyorum. Sonuçta yapılacak tören resmi tören, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi makamlarınca düzenlenen bir tören. Herhangi bir siyasi partinin, her hangi bir sivil toplum kuruluşunun, her hangi bir kurumun veya gazilerin değil…
Bu bayram Türkiye Cumhuriyeti Devleti toprakları üzerinde yaşayan her bireyin bayramı… Bu nedenle bu ülkede yaşayan her insanın sabah yarım saatliğine de olsa, bu bayramın kutlama etkinliklerine katılmalı, orada birliktelik karesinin oluşturulması anlamında katkıda bulunmalı.
Ama maalesef her yıl bu kutlama programına katılanların sayısı giderek düşüyor. Ama bu yıl 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Pazar gününe denk geliyor. O yüzden bu yıl yapılacak etkinliklerin daha kalabalık oluşacağına ve 29 Ekim’e yakışacağını düşünüyorum. İnşallah bu hislerimde yanılmam.
Her yıl İstasyon Meydanı trafiğe kapatılıyor, devletin belli başlı kurumları 29 Ekim kutlamaları için tören alanında bulunuyor ve burada üzerine düşen vazifeyi yerine getiriyor, sonrada tören bitiminde sessiz sedasız kurumuna dönüyor. İşte bu olmamalı, bu kurumlar verilen görevlerini yerine getirirken bu görevlerini boş bir meydana yapmaması gerekiyor. O gün, o saatte, o meydan dolu dolu olmalı. Yer gök yerinden oynamalı.
Bu arada Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’yü de tebrik ederim. Şuana kadar yapılmayan bir şeyi yaptı. Bir belediye başkanı olarak, bir klipte oynadı. Ama bu klip başka bir klipti. Sözlü, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için hazırlattığı klipte, Cumhuriyetin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Bende bu vakayiin ilk teşebbüs hissi bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” sözlerine vurgu yaptı.
İşte Adana’nın da zaten bu gibi şeylere ihtiyacı var. Hem de hiç olmadığı kadar… Bu açıdan bakıldığında Hüseyin Sözlü doğru yerde, doğru bir hamle yaparak, Cumhuriyet kavramına Adanalıların 2 kere sahip çıkması, benimsemesi gerektiğini ifade etmiştir.
Yeniden konumuza dönecek olursak, Adanalılar olarak 29 Ekim coşkusuna sahip çıkmıyoruz. Kitaplara sığmayacak kadar anlamlı olan bu günde, törende görev alan çocukların velileri dışında, birkaç dede ve nine torunun getiriyor. Bunlarında toplamı 100 kişiyi geçmiyor. Yaklaşık 3 milyon nüfusun yaşadığı Adana gibi bir şehirde bu kadar az kişinin törenlere katılıyor olması sizce de düşündürücü değil mi?
Sizleri bilmiyorum ama bu durum beni gerçekten üzüyor. Gazilerin, Kuva-i Milliyecilerin o törendeki, o coşkusunu görmek, o heyecanına tanıklık etmek, onların o haklı gururunu insanın kendi gözleri ile görmeleri bence çok farklı bir duygu. Elbette; “Ya sonuçta bir tören, gelsek ne olacak gelmesek. Önemli olan icraat.” diyenler olacaktır. Türk Milleti’nin gerektiğinde o icraatı yapacağından tüm dünya o kadar emin ki, zaten bunu yakın bir tarihte de gördü. Ancak, 29 Ekim’de o birliktelik fotoğrafı ne kadar ne kadar büyük olursa, düşmanın yaşacağı korku da o kadar büyük olacak. İşte o yüzden bu tür bayramların kalabalık olması gerektiğini düşünüyorum.
Bilmem anlatabildim mi?