Gölcük depreminin 18. yılı nedeniyle açıklama yapan JMO Başkanı Dr. Tatar:
“Yara sarma faaliyeti değil, afet riskini azaltma öncelenmeli”
Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin 18.yılı nedeniyle yaptığı açıklamada, deprem güvenliği konusunda ilerleme kaydedilemediğini ve durumun “İçler acısı” olduğunu belirterek, “Maalesef afetin adı yok. Ancak bilinmelidir ki; daha güvenli ve sağlıklı bir çevrede yaşamak her yurttaş için temel bir insan hakkıdır” dedi.
ADANA (GÜNEY HABER)-TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin 18.yılı nedeniyle yaptığı açıklamada, deprem güvenliği konusunda ilerleme kaydedilemediğini ve durumun “İçler acısı” olduğunu belirterek, “Maalesef afetin adı yok. Ancak bilinmelidir ki; daha güvenli ve sağlıklı bir çevrede yaşamak her yurttaş için temel bir insan hakkıdır” dedi.
“HER TÜRLÜ AFETLER İÇİN ‘RİSK YÖNETİM SİSTEMİ’ İNŞA EDİLEMEDİ”
Afet sonrası çabalar dışında bilimsel, gerçekçi ve sürdürülebilir önlemler alınmadığına dikkati çeken Tatar “Sadece deprem konusunda değil heyelan, sel, tsunami, küresel iklim değişikliğinin yarattığı etkiler gibi tehlike unsurlarına karşı yerel düzeydeki sınırlı ve çoğunlukla afet sonrası çabaların dışında, ülke genelinde, sistematik bir “risk yönetim sistemi” inşa edilmemiş, ülkemizin “afet gerçekliği” imar, tarım, madencilik, enerji, sanayi gibi ana sektörlerde karar süreçlerinde gözardı edilmiş/edilmeye devam etmektedir” diye konuştu.
ACİL YARDIM ÖDEMELERİ ‘YARA SARMA FAALİYETLERİNE’
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, AFAD’ın 2016 yılı Ocak-Haziran döneminde gerçekleştirdiği toplam 656.517.485 TL’lik harcamanın %64’ünü acil yardım ödemelerine verildiğini anımsatarak “Acil ödemelerin, evini yapana yardım gibi afet sonrası “yara sarma faaliyetlerine” ait olduğu görülmektedir. Personel ve diğer cari transfer harcamaları da çıktığında, ki bunların toplam içindeki payı %28 civarındadır, kurumun afet yönetiminin en temel ve öncelikli alanı ve aynı zamanda kurumun kuruluş amacı olan “risk azaltmaya “doğru düzgün harcama yapmadığı görülmektedir” dedi.
“UYARILARIMIZA RAĞMEN RUHSAT VERİRKEN ZEMİN VE TEMEL ETÜD RAPORU İSTENMİYOR”
Jeoloji Mühendisleri Odası olarak her zaman uyarı ve bilgilendirme görevlerini yerine getirdiklerini aktaran Tatar, yerel yönetimlerin uyarı ve bilgilendirmeler konusunda yeteri kadar duyarlı davranmadıklarını söyledi. Dr. Mehmet Tatar şöyle devam ett;
“1999 Marmara depremlerinden sonra getirilen düzenlemeler ile yapı üretim süreci yeniden düzenlenmiş, bina ve bina türü yapılar için zemin ve temel etüt çalışmaları 3194 sayılı yasa ve buna bağlı çıkarılan Planlı Alanlar Yönetmeliği ile zorunlu hale getirilmiştir. Ancak günümüzde Odamızın tüm uyarılarına rağmen, bazı yerleşim biriminde ruhsat düzenlemekle görevli Belediye ve İl Özel İdareleri tarafından kentsel ve kırsal yerleşim biriminde yapılan yapılarda, zemin ve temel etüdü raporu istemeksizin ruhsat vermeye devam etmektedir. Gerek İstanbul su baskınları gerekse son Çanakkale-Ayvacık, Adıyaman-Samsat, Gökova(Bodrum) depremleri gibi güncel gelişmeler afet güvenliğinin ülkemiz açısından ne kadar yaşamsal öneme sahip olduğunu göstermesine, doğanın kendini sık sık hatırlatmasına karşın ülkemizde artık fet ve depremin adı kalmamıştır.
Elbette geçmişten dersler çıkartılmış, daha modern ekipman ve iletişim araçlarına sahip olunmuştur. Ancak görünen o ki hala “yara sarma” politikalarımız devam etmekte, bir türlü çağdaş afet yönetimine geçiş sağlanamamaktadır”
DAHA GÜVENLİ VE SAĞLIKLI ÇEVREDE YAŞAMAK İNSAN HAKKIDIR”
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, daha güvenli ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın her yurttaş için temel bir insan hakkı olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti;
“Afetlere/depremlere karşı güvenli yerleşimler için yapılması gerekenler sadece teknik bilimsel, yasal veya kurumsal sorun odaklı olarak anlamaya ve açıklamaya çalışmak yerine siyasal ve sosyal boyut gözetilmeli; tüm afet yönetim süreçlerinde katılımcılık esas alınmalı, çağdaş afet yönetimi sistemlerinde olduğu gibi “toplum odaklı” çözümler üretilmelidir. 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası revize edilerek; yapı üretimi ve denetim süreci; yapının üzerine inşa edileceği parselin zemine aplikasyonundan başlayıp yapılacak yapı türü, niteliği, büyüklüğü, temel derinliği v.b. unsurlar dikkate alınarak parsel üzerinde gerçekleştirilecek zemin ve temel etüdü ile yapının tamamlanmasından sonra yapının izleme ve bakım süreçlerini de dikkate alarak yeniden tarif edilmeli, yapı ruhsatı vermeye yetkili kuruluşlar ile yapı denetim kuruluşlarının bu denetim içindeki fonksiyonları yeniden tanımlanmalıdır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun yerine, insan merkezli toplumsal politikaların hayata geçirilmesini esas alan, bilim çevreleri, ilgili meslek odaları, yerel yönetimler ve halkın katılımı ile; rant odaklı değil, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkını gerçekten sağlayan yeni yasal düzenleme yapılmalıdır.
BELEDİYELERDE JEOLOJİ-JEOTEKNİK ETÜTLER VE YERALTI SULARI DAİRE BAŞKANLIĞI KURULMALIDIR
Yapılan düzenlemeler ile ülke nüfusunun yaklaşık %78’i Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yaşar hale gelmiş bulunmaktadır. Büyükşehir Belediyesi idari yapılanması içerisinde sadece afet yönetim unsurları açısından değil bir yerleşimdeki su, enerji, doğal kaynaklar ve çevre yönetimi karar süreçleri açısından da ihtiyaçlara yanıt verebilecek bir yapılanmaya, örneğin “Jeoloji-Jeoteknik Etütler ve Yeratısuları Daire Başkanlığının” kurulması sağlanmalıdır”
ÇÖZÜM VAR. YETERKİ ORTAK AKLIN OLUŞTURULMASI KONUSUNDA İRADE OLSUN
TMMOB Jeoloji Mühendisleri OdasI (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar tüm sorunların çözümü olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı;
“Sonuç olarak; toplum olarak 1999 Marmara Depremlerinin acı sonuçlarını maalesef unuttuk, depremleri önlememizin mümkün olmadığını, ancak doğru ve sürdürülebilir zarar azaltma politikaları ile afet zararlarını en aza indirebileceğimizi biliyoruz. Yeter ki ortak aklın oluşturulması konusunda bir niyet ve irade olsun”