Birkaç ay öncesi Trakya bölgesinde kendini yeniden gösteren deprem, yavaş yavaş egeye geldi. Ege’yi adeta beşik gibi sallayan deprem şimdi de yavaş yavaş, Akdeniz Bölgesi’ne doğru yönelmiş durumda.
21 Temmuz’da Bodrum’da yaşanan deprem yılın en ciddi ve hasarlı depremi oldu. Bodrum’da yaşanan depremden sonra geçtiğimiz günlerde Feke’de deprem yaşandı. Feke depreminden sonra hafta sonu Ege yeniden sallandı.
Anlatmak istediğim orada deprem, burada deprem, orası sallandı burası sallandı değil. Trakya bölgesinde başlayan deprem afetini bir ucu yine geldi Adana’ya dokundu. Aynı fay, farklı fay yada ortak fay…
Depremin bilimsel kritiğinden çok verebileceği hasarı konuşmak ve bu zararı azaltmak için alınabilecek önlemleri konuşmak bence en iyi olanı… 1998 depremini toplumun büyük bir bölümü unuttu. 144 kişinin hayatını kaybetti, yüzlerce kişinin yaralandığını ve yine binlerce ailenin evsiz kaldığı Adana –Ceyhan Depremi’ni hatırlarken, yaşanan olumsuzlukları hatırlamak bile istemiyoruz.
Ama o günleri unutmamak gerekiyor. Unutmamak gerekiyor derken; her sabah işe giderken, okula giderken hatırlayalım ve “Depremde burası böyle olmuştu, şurası öyle olmuştu” diyelim demiyorum. Hatırlamaktan kastım, ders çıkarma. 1998 depreminin üzerinden 19 yılı aşkın bir süre geçti. Şöyle bir bakıyorum Adana’da deprem sonrasında neler yapıldı.
Okullarda, sivil toplum örgütlerine yani halka deprem anında ne yapması gerektiği anlatıldı. Depreme dayanıklı olmayan binalar yıkıldı yerine yenisi yapıldı, vs. vs. Depreme karşı ne kadar önlem alınırsa alınsın, deprem yıkar geçer, bunu gördük, duyduk, yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Ama bazı alınacak önlemler depremin şiddetini biraz azaltabilir. Yine deprem anında yapılacak bazı davranışlar, can kaybını önleyebilir.
Depreme karşı alınacak en büyük önlem bence yüksek binaların azaltılması. Lakin 1998 yılında 7- 8 katlı olan binaların yerinde şimdilerde 15 katlı binalar var. Ve artık özellikle Turgut Özal Bulvarı’nda 15 katlı binaların üzerine çıkılmaya başlandı. Önceden verilmeyen kat yoğunlukları Adana’da giderek artmaya başladı.
Ayrıca yine depreme karşı o yıllardan hatırlıyorum cam ve cam özellikli eşyalardan uzak durun demişti. Ama şimdi bakıyorum, cam kaplı binalarda yaşıyoruz. Elbette, insanların nelerde nasıl yaşacağına biz karar veremeyiz. Yine insanları alıp da karşımıza deprem eğitimi verecek değiliz.
Bizler sadece ve sadece deprem gerçeğini ve deprem gerçeğinin unutulmamasını gerektiğini hatırlatabiliriz.
İşte şimdi de bu hatırlatmayı yapıyorum. Çünkü son zamanlarda Türkiye’nin değişik noktaların sallanmaya başladı. Ve uzmanlar deprem hareketliğinin Akdeniz’e doğru kaymaya başladığını söylüyor. O yüzden deprem gerçeğini görmezlikten gelmemiz ve deprem gerçeğine göre hayatımızı şekillendirmemiz gerekiyor.
Tabi ki temennimiz Adana’ya böyle bir afetin gelmemesi, uğramaması ama uğrarsa da bunun önlemini şimdiden almamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Ancak şuanda böyle bir hazırlığın olduğunu söylemek mümkün değil. İsterdim ki; depremi en acı şekilde yaşayan Adana’da hayatın deprem gerçeğine göre dizayn edilsin…
Ama maalesef şimdilik böyle bir şey yok. Ve umarım, uzmanların bu yorumu sadece bir söylemden ibaret kalır. Zira Adana ikinci bir deprem…
Düşünemiyorum…