Ekmek Tüketimi mi Küresel Isınmaya Neden Oluyor? Yoksa İnsan Kaynaklı Yanlış Politikalar mı?
Fransız yazar Amin Maalouf’un “Çivisi Çıkmış” kitabını okumadıysanız mutlak önerim. Çivisi Çıkmış dünyamızda bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da insandan (insanın yanlış algılarından) kaynaklana yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlere yol açan süreçler yaşıyoruz. Bugünlerde Katar ekseninde başlayan petrol kavgası ve bunun arkasındaki dünya devlerinin tarihsel enerji politikası ve Arapların din-siyaset politik tarihi görülür. Katar devletinin bölgedeki benzeri dünya görüşüne sahip diğer Arap ülkeler tarafından ekonomik ablukaya alınmasının arkasında enerji (petrol ) ilişkisinin olduğunu yakın geçmişte bölgemizi kan gölüne çeviren gelişmelerden biliyoruz. Katara yapılan abluka sonrası Katarlı vatandaşlar marketlerden ihtiyaçlarından çok alışveriş yaptı ve iki gün içinde toplumda gelecek haftaların gıda tedarikinin nasıl sağlanacağı konuşulmaya başlandı. Bu gelişme bize gıda güvenliğinin ve güvencesinin ne denli önemli olduğunu hatırlatmış oldu.
ÇİVİSİ ÇIKMIŞ DÜNYAYI ANLAYAN İNSANLIK HEP HAKLI ÇIKMIŞTIR
Şu “çivisi çıkmış dünyada” halen insanlık için çırpınan çok az sayıdaki insanın doğanın sağlığı ve gıda güvenliği için mücadele eden insanlık her zaman tarihsel olarak haklı çıkmıştır. En son İstanbul’da on gün arayla metrekareye yağan 118 kilogram yağış-dolu ve fırtına nedeni olan küresel ısınma ve binlerce kilometre karelik alanların su altında kalması bir kez daha bilimi ve öngörüyü haklı çıkarmıştır. Günümüzde bir hafta on gün öncede olacaklar artık öngörülebiliyor. Tabii bilimin öngörüsüne uygun tedbir alıyorsak. Değilse 15 milyonluk kent doğaya teslim olmak zorundadır.
Bu bağlamda öngörüde bulunan ve toplumu uyaran ve konularda çabaları olan ve insanlık için neler yapabiliriz konusundaki düşünsel üretkenlikleri olan insanlarda saygı duyuyorum. Ancak biliyoruz ki toplum bizim yaşama ve geleceğe baktığımız yerde değil ve gündemleri de bizlerden çok başka yerlerde. Bizler insan doğa ilişkisini anlamaya ve doğanın prensiplerine uygun nasıl yaşamımızı sağlıklı yürütürüz diye düşünürken, bazıları “doğayı nasıl elime geçirim” ve onundan maksimum düzeyde yararlanırım diye çabalıyor. İstanbul’da son yaşılar ile selin baskıladığı alanların tümü geçmişte ya suyun denize ulaşım yolarıydı ya da dere ve vadilerdi. Suyun toprakla buluşması betonla kaplandığı için denize ulaşamayan sular fakir fukaranın ya evini ya da işyerini basmak zorundadır.
Biz insan doğa ilişkisini nasıl rayından çıkarmadan yönetebiliriz derken, maalesef bazıları doğanın milyonlarca yılda gerçekleştirdiği dengesini bozmak için yerin yüzlerce metre derinliklerinden karbon kaynaklı bileşikleri çıkararak adeta dünyayı yangın yerine çevirmektedir. Yerin derinliklerinden çıkarlan petrol ve kömür bugün dünyanın başına bela olmuş ve ileride çivisi çıkmış dünyamız artık yönetilmez duruma gelecek o zaman ne ekmeğin tadı kalacak ne de suyun tadı. Şunu biliyoruz ki doğada insandan başka kendi besin kaynağını bilerek yok eden hiçbir canlı türü yoktur. Ekolojide prensip olarak “her canlı kendi besin zincirinin sürdürülebilirliği için yiyeceğinin bir kısmını hep geride bırakır”. Yani aslanlar sürüye daldıklarında Amerika’ya sonrada yerleşen beyaz adam gibi bütün sığırları öldürmüyor. Birsini öldürüyor karnını doyuruyor sonra bir daha avlıyor. Ancak insan küçük çıkarı için onlarca hayvanı aynı anda öldürüyor.
Bu bağlamda çoğu insan doğanın kendileri için yaratıldığını ve bundan da maksimum düzeyde yararlanacağını düşünüyorlar. Ve bazıları da bu düşüncelerinde samimiler. Ancak toplumun gündeme farklı diye ve bizler ile doğaya aynı pencereden bakmıyorlar diye bizlerin doğa-insan ilişkilerini beslenme-sağlık ilişkisi konularını toplumun önüne koymayacağımız anlamına gelmiyor. Tam tersine doğadan en az yaralana, doğanın sömürülmesine karşı çıkan insanlar olarak doğanın bir bütün olduğunu ve doğanın başına gelecek her felaketin hepimizin başımıza geleceğini anlatmak zorundayız. Nihayet insandan kaynaklanan bu felaketler hepimizin yaşananı etkilemektedir.
(DEVAMI YARIN)