Vatandaşlarımızın da ekolojinin ilkelerine uygun düşen görüşler doğrultusunda üretimlerini gerçekleştirmeleri önerilebilir. Doğanın, ekolojinin müsaade etiği koşullar için toprağın, suyun sağlanma durumuna göre ve ekolojinin sınırları ve gücünün üzerinde bir üretim bekletisine girmeden ve doğayı zorlamadan üretim yapmasını önerilebiliriz. Bu bağlamda bitkisel üretimin bir planlama işi olduğunu ve toprak bitki yönetiminin ekolojinin ilkelerine göre biçimlendirilmesine uygun davranmak gerekir. Yoksa tarihte birçok toplumun başına gelen göç olayları bizim de başımıza gelir. Toprak zayıflar, su olmazsa, üretim olmaz, üretim olmayınca açlık ve arkasından göç olgusu başlar. Ancak artık dünyada göç edilecek tek karış yer kalmadı ve bugün kimse kimseyi kendi etki alnına aldığı yere sokmak istemiyor. Yani, durduğumuz yerde açlıktan kırılırız. Onun için içinde bulunduğumuz doğamızın kıymetini bilelim. Doğanın sınırlarını çok zorlamayalım.
Sorun Toplumun Sağlığı ve Gelişmemizi İlgilendirdiği İçin Devletin Bütünlüklü Çözüm Üretmesi Gerekiyor
Bütün bu ve ileride olası benzer sorunların artarak devam edeceğini düşünerek devletin ve çiftçilerin bütünlüklü bilimsel yöntemlere başvurmaları gerekir. Konu ülkenin gelecekteki iklim sorunları, gıda güvenliğini ve toplum sağlığını ilgilendirdiği için kamusal bir konudur. Devletin bu tür makro sorunları çok yönlü bilim disiplinleri arasında metodolojik yaklaşımlarla sorunlara çözüm üretmelidir. Ülkemizin geçmişte çok başarılı tarımsal kuruluşlarından biri olan Toprak Su teşkilatı maalesef kapatıldı.
Özetle:
Kum fırtınası bölge, nihayetinde bir uygulama soncunda oluştu. Polatlı’daki kum fırtınası, Konya’daki obruk, Güneydoğu’daki tuzlulaşma insanın yanlış yönettiği tarım-toprak-bitki soncunda oluşmaktadır. Toz ve kum fırtınası her ne kadar bir iklim olayı ise de doğrudan arazilerinin yüzeyinin açık bırakılması ile toprak kaybı yaşanmakta ve geleceğin gıda güvencesi olumsuz yönden etkilenmektedir. Konu sanılandan da ciddi olup, insanlık tarihindeki kültürlerin kaybolması ve büyük göçlerin altındaki iklim değişimleri, bitkisel üretim, hayvansal üretim ve gelecekte bu topraklarda var olma sorunudur.
Ne yapılmalı:
Konu ekolojik ancak çözümü eko politiktir. Bu kapsamda yarı-kurak iklim kuşağındaki tarım-toprak ve arazi yönetimi yenden ekolojik ilkelere göre yönetilmeli. Bölge tarıma uygun olmayan alanlar yeniden doğal hayata ve ağaçlandırmaya ayrılmalı. Söz konusu alanların ekolojik yöntemlere göre korunması ve rehabilite edilmesi gerekir. Erozyon önlem çalışmaları hızla başlamalı. Yeniden araştırma ve uygulama temelli çalışmalar için Toprak Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü açılmalı ve Üniversitelerin Ziraat, Orman, Hidroloji ve Jeoloji bölümleri yanında Toprak-Su Kaynakları Orman Bakanlığına bağlı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Genel Müdürlükleri, ekolog ve fitososyologları ile koordineli olarak çalışılmalı. Fitososyologi, eko-fizyoloji gibi bilimi dallarını ilgilendiren toprak ve iklimle uyumlu olarak bir araya gelmiş bitki birliklerini inceleyen bu birlikteliklerin çevre üzerindeki etkilerini inceleyen gruplarında bu tür bölgelerde istihdam edilmesi yaralı olacaktır. Türkiye’nin en büyük hazinesi olan tarım topraklarını ve geleceğin gıda güvenliğini koruması topraklarının bütünlüklü korumasına bağlıdır.