Adana Barosu 5 ülkeden gelen yabancı konuklarını mülteci sorunları hakkında bilgilendirdi. Adana Barosu Başkanı Av. Veli Küçük, geçici misafirlikle başlayan ve bugün kalıcılığa dönüşen milyonlarca mülteciye Türkiye’nin kucak açtığını, ancak Suriye’de yaşanan insanlık dramının herkesi üzdüğünü vurguladı.
ADANA (GÜNEY HABER)-Bulgaristan, Macaristan, İtalya, Almanya, Makedonya ve Türkiye’den 36 genç, Erasmus+ Programı Gençlik Değişimi kapsamında mülteciler sorunu ile ilgili Adana Barosu ev sahipliğinde bir araya geldi. Mahmut Esat Bozkurt Salonunda gerçekleşen toplantıya 6’sı Türk olmak üzere toplam 36 öğrenci katıldı.
Adana Barosu Başkanı Av. Veli Küçük, geçici misafirlikle başlayan ve bugün kalıcılığa dönüşen milyonlarca mülteciye Türkiye’nin kucak açtığını, ancak Suriye’de yaşanan insanlık dramının herkesi üzdüğünü vurguladı.
Av. Küçük, “Yaşanan bu insanlık dramı doğrudan bizim yaşantımıza da fazlasıyla girmiştir. En fazla etkilenen iller; Adana, Gaziantep, Hatay’dır. Yaşadıkları coğrafyada çatışma ve iç savaşlardan kaçarak ülkemize gelen sığınmacıların, ülkemizde bulundukları sürece yasal haklarını bilerek daha iyi yaşam şartlarına kavuşmaları ve uyum sağlamaları açısından Adana Barosu olarak tüm imkanlarımızla destek olmaya çalışmaktayız. Dünyanın her yerinden şiddetten ve zulümden dolayı evlerinden kopartılan, vatanlarını terk etmek ve çok zor şartlar altında yabancı ülkelerde yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan insanları biz Mülteci Hakları gibi yeni bir komisyon kurarak çözüm odaklı çalışmalar yürütmekteyiz. Adli Yardım hizmetlerinin kapsamını da bu yönde genişleterek desteğimizi arttırmaktayız” dedi.
Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, “Küresel güçlerin hâkimiyet savaşına dönüşen coğrafyamızda meydana gelen bu dramda Türkiye’nin de BM’nin de ciddi hataları bulunmaktadır. Bu sorunun daha da büyüdüğünü düşünüyoruz. Türkiye çok ciddi canlı bomba ve terör eylemleri ile karşılaştı. Suruç, Hatay Reyhanlı, Ankara Tren Garı, İstanbul Sultanahmet, Atatürk Havalimanı, Ortaköy ve Gaziantep’te bir düğün salonundaki patlamalar nedeniyle masum insanlarımız katledildi ve çok büyük korku yaşadılar” diye konuştu.
Adana da tamamen Arapça tabelalardan oluşan işyerlerinin bulunduğunu, insanların Suriye’ye özgü kıyafetlerle ve Arapça konuştuğu bölgeler oluştuğunu, trafik ışıklarında mülteci çocukları ve kadınları yardım dilenirken gördüklerini ifade eden Av. Küçük,
“Bu savaşta ülkemizin ve Birleşmiş Milletler örgütünün yapması gereken bizim de daha evvel önerdiğimiz gibi tampon bölge oluşturarak sivil insanların korunması ve savaştan en az etkilenmesi olmalıydı.
Kosova’da örneği yaşanan bu uygulamanın ondan daha ciddi ve fazla insanın söz konuşu olduğu Suriye savaşında uygulanmaması yaşanan vahim tabloyu daha da büyütmüştür. Belki de küresel güçler burada böyle bir tablo istemiş olabilir. Suriye’den önce Irak’ta üç farklı bölge ve devlet oluştu, Suriye’de de böyle bir tablonun oluşması ülkemizin isteriği bir tablo almayacaktır. Suriye ülkemiz için her zaman komşu, dost ve kardeş ülke olarak kalmalıdır.
En fazla vicdanları rahatsız eden konu onların daha rahat yaşam alanlarına ulaşmaları esnasında yaşanmıştır. Vicdanların Bodrum’da denizden karaya vurduğumu Aylan bebeğin hazin öyküsünü hepiniz hatırlarsınız. Bu sorun sadece mültecilerin değil dünyanın ortak sorunudur. İç savaşın sona ermesi en temel çözümdür. Bölgemizde yaşanan sorunun temelinde demokrasi kültürünün oluşmaması yatmaktadır ve bu sorun daha evvel aynı yönleri ile Irak ta da yaşanmıştır. Sizler yaşadığınız ülkelerin aydınlık geleceği olan ve sosyal bir çalışma gösteren kişilersiniz, demokrasi, temel hak ve özgürlükler sorunu çözülmeden yan sorunlar çözülemez. “dedi.
Adana Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Başkanı Av. Selen Berna Ünlüatlı da ilimizde 146 bin Suriyeli mülteci bulunduğunu ifade ederek, “Şu anda değişik şehirlerde 11 yeni kamp yapılmaktadır. Daha güvenli olan çadır kentlerden konteynerlere geçilmektedir. Bu kamplardan Göç İdaresinin izniyle dışarıya çıkmak mümkündür. Mülteciler dünyanın her yerinde çok kötü şartlarda yaşamaktadırlar. İkamet alma şansları olmadığından, geçici izinle bulunmaktadırlar. Ailesiz çocuklara da Türkiye’deki gibi aynı haklar ve olanaklar tanınarak çocuk esirgeme kurumu üzerinden sahiplenme yapılmaktadır. Barınma merkezlerine yerleşen çocuklara burada eğitim verilmektedir. Kamplarda yaşayan ve yaşamayan Suriyeli mülteciler için bu durumları ayrı ayrı değerlendirmeliyiz. Kamplarda yaşayanların faydalandığı öncelikli hak, ‘geçici koruma’ ilanı sebebiyle ‘sınır dışı edilmeme hakkı’, sonrasında tüm temel ihtiyaçlarına ulaşma imkânları mevcuttur.
Bunların başında barınma, gıdaya ve suya ulaşım, sağlık hizmetleri, eğitim olanakları ve başka bazı sosyal yardımlar gelmektedir. Kamp dışındakiler ise hele ki kayıtlı değillerse tam anlamıyla görmezden gelinmekte ve hiçbir hakları bulunmamaktadır. Kamp dışında yaşayan, fakat valiliklerde kayıt olanlar ise sağlık hizmetine ücretsiz erişim hakkından yararlanmaktadır. Onun dışında kamp dışında yaşamak fazlası ile zordur. Yaşadıkları sorunların başında barınma yer almaktadır. Yaşadıkları dil ve iletişim sorunu sebebiyle çalışmaları ve eğitime ulaşımları çok sınırlı kalmaktadır. Yiyecek ve gıda sorunu ülkemiz ve insani yardım örgütleri tarafından temin edilmektedir. Ancak maalesef bunlar da düzenli ve sistematik olamamaktadır.” dedi. Avrupalı öğrenciler de Türkiye hakkında fazla bilgi sahibi olmadıklarını ve ülkeyi, insanlarını çok sıcak bulduklarını, imkânları dâhilinde daha sonra yeniden Türkiye’ye gelmeyi istediklerini belirtti.