Bu yıl yaz oldukça kurak ve sıcak geçti. Bu yaz hatırlayabildiğim kadarıyla Adana’da bir kez yağmur yağdı. Güzel ülkemin diğer şehirlerine baktığımda yaz yağmuru durmak nedir bilmedi…
Hatta pek çok bölgede afet yaşandı. Dolu yağdı mesela İstanbul’da, özellikle araçlara büyük zarar verdi. İnsanların araçlarını kaportalarında büyük hasarlar oluşturmuştu. O günlerde bile Adana’da kavuran ve bunaltan sıcaklar vardı.
Adanalılar bir an olsun serinlemek için her türlü çareye başvurdu. Büyük bir özlemle yağmurlu günlerin gelmesini bekledi, yağmura hasret kaldı. Bu yıl şehrin yüksek kesimlerine bile geçmiş yıllara göre yağmur yağmadı. Bu yaz mevsimi o kadar sıcak geçti ki, tarım alanları bile bu sıcaklıktan olumsuz yönde etkilendi.
O yüzden hafta sonu etkili olan yağışlar Adana’da büyük sevince neden oldu. Yağmurun sesini bile özleyenler gecenin 3’ünde yatağından kalkıp, yağmurun yağışını izledi. Tabi bu arada cep telefonlarıyla fotoğraf çekerek bu o anı ölümsüzleştirdiler.
Aslında sıcak havanın tarifi yok. İnsanlar her ne kadar Adana’nın sıcağını duysa da, her ne kadar anlatılsa bunu yaşamadan anlayamıyor. Çoğu kez bu memlekette yaşayan insanlar olarak özellik kış döneminde Adana sıcağını bizler dahi unutabiliyoruz. Tabi ki sıcak havaya bazı olumsuzluklarda eklenince, hayat daha da çekilmez oluyor. İşte onlardan bir tanesi toz…
Maalesef iş dönüp dolaşıyor yollara ve ulaşıma geliyor. Geçen birinden duydum bu sözü, “Nereye güzel yol varsa, oraya güzel evler yapılıyor” diye… Aslında doğru da bir söz… Yolu olmayan yere ne ev, ne de gecekondu yapılıyor aslında. Şimdi sıcak hava ile yolun ne alakası var diyebilirsiniz?
Sıcak havada insanlar dört duvar arasından çıkıp açık alanda olmak istiyor. Araçla dolaşırken zaman zaman klimayı değil de camı açmak istediğimiz anlar oluyor. Çünkü klimalı ortamdan çıkıp, direk sıcak havaya maruz kalınca insan, bir an nefes alamıyor. Ancak camlarımızı açtığımızda zaman zaman geri kapatmak zorunda kalıyoruz. Çünkü yollarımız doz.
Adana’nın bir çok yerinde yol çalışması yapılıyor, yenileniyor. Ancak o güzelim asfalt yolu iki gün durdurmuyorlar. Hemen kesip, kazıp bilmem ne kablosu geçiriyorlar. Yerini ise günlerce yapmıyorlar. 20 cm’lik yerden çıkan tozun ise haddi hesabı yok maalesef. Tabi oradan çıkan toprak bir de yol kenarında toplanıyor. Oradan geçen araçların arkasından yükselen tozlar sayesinde göz gözü görmüyor.
İşte hafta sonu etkili olan yağışlı hava o toz bulutlarının yükselmesine neden olan toprakları da yollardan yıkadı. Yine yol kenarında toz nedeniyle yeşilden, toprak rengine dönüşen ağaçların yaprakları da yıkandı ve şuanda o ağaçlarda pırıl pırıl oldu.
Tabi yağmurlu hava açılan ve üzeri kapatılmayan kanalların üzerindeki toprakları da aldı götürdü. Şuanda kazıldıktan sonra kapatılmayan, üzerine birkaç kürek toprak atılan kanallar artık iyice çukur kaldı. Aracını bu çukurlara düşürenin vay haline…
Ben ‘Toprak otursun, öyle kapatacağız’ sözünü anlayamıyorum. Toprak oturmasın sen yap kardeşim, çukur oluştuğunda ikinci kez yaparsın ne var? Sonuçta sen bu milletin vergisi yapılan yolu kazıyorsun, kazdıktan sonra kablo, boru geçiriyorsun. Sonra buradan geçene akım sayesinde yıllarca para kazanmaya devam ediyorsun. Ama bir karış toprağın üzerine iki kuruşluk asfalt döktürmüyor, bu insanları perişan ediyorsun. Buna kul hakkı derler, bu dünyada olmasa da öbür dünyada adama bu kul hakkını sorarlar…
Haberiniz olsun…