Nasıl bu hale geldik bilmiyorum nasıl birbirimize bu kadar tahammülsüz olduk onu da bilemiyorum ama bu gidişat hiç de güzel bir durum değil. Markette, pazarda, sokakta, otobüste çoğu insanda inanılmaz derecede bir negatiflik göze çarpıyor.
Adana’da özelliklerin havaların ısınmasıyla birlikte insanlarda bir sinir harbidir almış gidiyor. Özellikle bu memlekette kimsenin kimseye bir tahammülü kalmamış. Öyle ki bir bardak suya fırtınalar koparak onlarca insan saatli bomba gibi sokakta dolaşıyor. Hani derler yan baktı diye kavga çıktı, evet inanılması güç ama böyle sudan sebeplerle birbirine diş bileyecek insanlar azımsanmayacak kadar çok etrafımızda.
Günlük hayatımızda neredeyse her durumda tahammülümüz sınanıyor aslında; en basitinden günümüzün çoğu zamanı yollarda geçtiği için otobüslerde, dolmuşlarda hatta yolda yürürken bile insanların birbirlerine aşırı tahammülsüz davrandıklarını görüyoruz. Yolda yürürken yanlışlıkla çarpan bir insanla kavga etmeye hazır yürüyor, yaşlı insanların birçoğu otobüse oturan gençleri kaldırmaya hazır biniyor, markete sıra beklersem tartışma çıkarırım diye giriyoruz ve buna benzer onlarca örnek saymak mümkündür…
Özellikle Adana’da çoğu otobüs şoförü aşırı asabi ve gergin halleriyle tepki çekiyor. Bu gerginliklere bir de Adana’nın sıcağı eklenince şoförlere tek kelime edilmiyor. Durması için düğmeye basıyorsunuz durmuyor “Neden durmadın” denildiğinde bir dayak yemediğiniz kalıyor. Ya da çok süratli gittiği için ya da tıka basa yolcu aldığı araçta nefes alacak yer kalmadığı için uyarıyorsunuz ancak kaba ve oldukça sert bir tavırla karşılaşıyorsunuz. Ve maalesef karşıdakinin bir bayan olmasının da hiçbir önemi yok.
Geçen gün bir özel halk otobüsünde şahit olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. Şoför doldurmuş yolcuları balık istifi misali ve o derece de süratli oturanlar şanslı… Ayakta duranlar, ayakta durabilmek ve birinin üzerine devrilmemek için mücadele veriyor. Bir bayan şoförü uyarıyor ‘yavaş gider misiniz’ diye ama maalesef şoförün kadını bir dövmediği kalıyor. Otobüs şoförü bağırıp çağırdığı kadını yolda indirdi. Ne oluyor, nedir bu şiddet ve öfke hali? Neden bu kadar tahammülsüz olduk?
Bu sadece bir örnek bunun gibi trafikte sürekli birbirine bağıran insanlar, sokakta kavga edenler, evde eşine, çocuğuna sürekli bağıranlar, işyerinde sürekli elemanlarını azarlayanlar, fiziksel-psikolojik şiddet, sözel şiddet, okulda öğrencilerine sürekli bağıran öğretmenler gibi pazarda, markette vs. her yerde bunun gibi agresif insan çok. Sıcak havalar maalesef ki insanı ister istemez gergin yapıyor. Ama insanın kendini kontrol etmesi gerekmiyor mu?
Nasıl bu hale geldik demeyeceğim yaşadığımız hayat koşulları maalesef ki ortada. Başımızı nereye çevirsek şiddet, kavga, bunlara bağlı olumsuzluk, ümitsizlik her yerde göze çarpan gerçekler arasında. Böyle olunca da bütün negatiflikler ve kara bulutlar hep üzerimizde yaşadıklarımızdan, gördüklerimizden kaynaklanıyor.
Günümüzde ki diyaloglarda sakin, naif, ses tonunu yükseltmeden, bağırıp çağırmadan sevgi ve saygı çerçevesinde yapılan sohbetleri özler olduk. Hep deriz ya; Ah ne günlere kaldık!
İşin en acı taraflarından birisi de ardımızdan gelen neslin böyle bir ortamda büyüyüp yetişecekleri için aynı kabalıkta bireyler olarak toplumda yer alacak olması. Evlatlarımız canlarımız, biz ne öğretirsek nasıl örnek olursak o şekilde karakterleri gelişir, o şekilde davranırlar. Oysa biz onların da yaptığı her yanlışa kızar olduk, onlara bağırır olduk, hırpalar olduk. Yaptıkları her şey bizim aynada yansımamız olduğu halde, çocuklarımız biz olduğu halde bunu nedense bir türlü algılayamıyoruz.
İşin aslında en acı tarafı da bu. Biz nasılsak evlatlarımızda bizden gördüğü kadar kişilik kazanıyor. Bu sebepledir ki öncelikle bir kendimize çeki düzen vermeliyiz. Bu kaba ve anlayışsız insan algısını bertaraf etmemiz gerekiyor. Geçim kaygısının, kavurucu sıcakların vs. gibi olumsuzlukların bizi avucunun içine almasına müsaade etmeyelim. Herkesle kavga etmekle, tahammülsüz olmakla hiçbir şey kazanamayız. Bilakis önemli olan her daim soğukkanlılığımızı korumak ve kavga etmeye bahane arayanlara asla istedikleri o fırsatı vermemek gerekir. Hayat asıl böyle yaşanılır olur.
Değil mi?