Tarih, milletlerin kaderini belirleyen önemli dönüm noktalarıyla doludur. Ancak öyle anlar vardır ki, yalnızca bir milletin değil, tüm insanlığın hafızasına kazınır. İşte 18 Mart 1915’te Çanakkale’de yazılan destan da böylesine unutulmaz bir anıdır.
Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin cephelerinden biri olan Çanakkale, Türk milletinin vatan sevgisini, fedakârlığını ve bağımsızlık uğruna sergilediği azmi tüm dünyaya göstermiştir. Dönemin en güçlü donanmalarına ve ordularına sahip İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak, İstanbul’u ele geçirmek ve savaşın seyrini değiştirmek istiyordu. Ancak hesap edemedikleri bir şey vardı: Türk milletinin vatanı için her şeyini ortaya koymaya hazır olduğu gerçeği.
Mehmetçik, açlığa, susuzluğa ve zorlu doğa şartlarına rağmen siperlerde destan yazdı. Düşmanın en modern silahlarına karşı, iman dolu göğüsler set oldu. Seyit Onbaşı’nın sırtladığı 215 kiloluk mermi, sadece bir top mermisi değil, aynı zamanda milletin azminin ve iradesinin simgesi oldu. Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınlar, düşmanın tüm planlarını altüst etti.
Bu zafer, sadece bir askerî başarı değil, aynı zamanda bir milletin ruhunu ve birlik beraberliğini perçinleyen bir dönüm noktasıdır. Çanakkale, Mustafa Kemal Atatürk’ün deharını ilk kez tüm dünyaya gösterdiği bir sahne oldu. Onun “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.” sözleri, Türk askerinin nasıl bir ruh haliyle mücadele ettiğinin en çarpıcı ifadesidir.
Bugün Çanakkale’yi anmak, yalnızca geçmişi hatırlamak değil, aynı zamanda o ruhu yaşatmak anlamına gelir. Bizlere düşen görev, bu büyük kahramanların aziz hatırasını yaşatmak, birlik ve beraberlik içinde vatanımıza sahip çıkmaktır. Çünkü Çanakkale, sadece bir zafer değil, aynı zamanda bir milletin bağımsızlık aşkının simgesidir. Çanakkale geçilmez, çünkü bu milletin iradesi asla yenilmez! (Namık Kemal KALAYCI)
