Devletler yaşlanmış yaramaz, sorumsuz çocukların oyun alanı değildir. Zira Devletler oyun alanı değildir.
Devlet yöneticileri sorumlu, adil ve adaletli olmak mecburiyetindedir. Bu mecburiyet sadece kendi vatandaşlarına yönelik değil, tüm dünya insanlarına yönelik olmak mecburiyetindedir. Bir insan nasıl ki öldürme hak ve yetkisine sahip değil ise Devletleri yönetenler de başka ülke vatandaşlarını ve insanları herhangi bir gerekçe ile veya yaratılmış bir gerekçelerle öldürme hakkına sahip değildir. Devlet yöneticisi olmak insan öldürme, kriminal olma, katil olma hak ve yetkisine sahip olmak demek değildir.
Devlet hem kelime anlamı olarak hem de felsefik olarak “mülk” yani “güç” demektir. Mülkün yani gücün temeli hak ve adalete dayanmak zorundadır. Hakka ve adalete dayanmayan, haksız ve adaletsiz güç zulümdür; terördür. Bu yüzdendir ki, günümüzde bazı sözde gelişmiş, medeni Devletler haksız ve adaletsiz güç kullanımından; direkt veya indirekt olarak kaosa neden olduklarından; insanların canına ve malına kastederek ölümlere neden olduklarından siyasiler, politik düşünürler, filozoflar, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri ve halklar tarafından terör Devleti olarak tanımlandırılmaktadır. Gerçek şu ki, Devletlere yani güçlere hükmedenler ve yönetenler İNSANDIR. Bu bağlamda asıl terörist Devletler değil; kaosa, can ve mal kaybına, yıkım ve ölüme neden olan HAKSIZ VE ADALETSİZ DEVLET YÖNETİCİLERİDİR.
Haksız ve adaletsiz olmak; can ve mal kaybına, yıkım ve ölüme neden olmak kötülüktür; cehalettir. 2000 yıl evvel yaşamış Sokrates’in de söylediği üzere: “Sadece bir iyi vardır: bilgi; ve sadece bir kötü vardır: cehalet.” Bazı Devletlerin yöneticilerinin haksız, adaletsiz ve kötü olmalarının nedeninin cehalet olduğundan şüphe yoktur.