31 Mart yerel seçimlerine kısa bir süre kaldı. Seçim günü yaklaştıkça belediye başkan adaylarının da heyecanı giderek artıyor. Adana yerel hizmetler konusunda açık konuşacak olursak sınıfta kalmış durumda…
Tabi bunun sebebi kişiden kişiye göre değiyor. Neden böyle? Onu da hiç anlamış değilim. Ama bunun sebebini tek bir şeye bağlamak haksızlık olur. Adana’nın durumu aslında entegre yaşanan olumsuzluklardan dolayı bu duruma gelmiş durumda.
Adana, yakın bir tarihe kadar işsizliğin olmadığı bir kentti. Fakat yatırımcıların küstürülmesi ile birlikte Çin piyasasının Türkiye’ye girmesi Adana’ya kaybettirmeye başladı. Ekonomi de bazı değerler vardır, bu değerlerin fiyatını tek başına siz belirleyemezsiniz. Mesela doların fiyatını Türkiye belirlemiş olsaydı veya petrol ürünlerinin fiyatına Türkiye ayar vermiş olsaydı hükümetler bu kadar eleştiriye maruz kalmazdı.
İşte Adana’nın beyaz altını olan pamukta Adanalı yatırımcıların şehre küstüğü zamanlarda para etmemeye başladı. Tüm bu olumsuzlukları tek bir elin ayarlaması mümkün olamazdı. Bu yüzden Adana’nın gelişememesini tek bir kişiye bağlamak doğru olmaz. O yıllarda Adana’da çok sayıda fabrika kapandı, kapanan fabrikaların yerine başka işletmeler kuruldu. Fakat artık eski dönemlerde olduğu gibi fabrikalarda artık binlerce insan istihdam edilmiyor. Artık fabrikalarda insanlar değil, makineler ağırlıklı çalışıyor.
Eskiden Adana zengin bir şehirdi, toprak ağaları ve sanayiciler vardı. Ama artık o dönem sona erdi. Adana’nın ekonomik statüsü ‘zengin şehir’di imajı yok artık. ‘Orta Gelirli’ bir Adana var ortada. Ve bu bütçe ile Adana geçinemiyor. Bu yüzdende belediyeleri istihdam kapısı olarak görülüyor. Yine belediyelere iş yapan veya iş yapmak isteyenlerde kendi menfaatleri doğrultusunda hesaplar yaparak seçime etki etmeye çalışıyor. Bu durumun herkes farkında. Maalesef yerel seçimlerde hizmet kavramından önce menfaat önce geliyor.
Seçim günü yaklaştıkça insanların heyecanı da artıyor. Mevcut belediye başkanları statüsünü koruma gayreti içine girerken, göreve seçilmek isteyen adaylar ise var gücüyle oy toplama derdine düşmüş durumda.
Aslında belediye başkan adaylarının seçimden önce, görev yapmak istediği ilçede veya büyükşehirde neler yapacağına dair projelerini açıklaması gerekiyor. Hatta belediye başkanları siyasi partiler tarafından aday gösterilmeden, aday adayı olduğu süreçte bu projelerini halk ile paylaşır sonrada bu projelerin kamuoyunda oluşturduğu tepkilere bakılırdı. Ama bu kriter maalesef artık önemini kaybetmiş durumda…
Aslında bu noktada biz gazeteciler olarak da büyük eleştiriler alıyoruz. Zaman zaman gittiğimiz yerlerde vatandaşların sorduğu sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz. Şuanda sokağın gündemi seçim ve bu nedenle de insanlar, “Sen gazetecisin bilirsin, filanca belediye başkanı şimdiye kadar ne yaptı?” maalesef konuyu değiştirmek zorunda kalıyoruz. Çünkü o belediye başkanı veya bu belediye başkanının yaptıkları geneli kapsamadığı için insanların ilgisini çekmiyor. “Oradaki çalışmayı ben ne yapayım” tepkisi ile karşılaşıyoruz. İnsanların gönlünü kazanmak zor, bunu insanların belediye başkanı olmaya karar vermeden önce bilmesi gerekiyor.
Bu sorular yüzünden artık seçimlerin hemen yapılıp bitmesini istiyorum. Sokakta belediye başkan adaylarının afişleri birbirine girmiş, siyasi partilerin bayrakları birbirine dolaşmış, seçim araçları ise şehrin gürültüsünü özletti. Zaten bu seçim araçlarının müzik yayınını hiç ama hiç anlamış değilim. İnsanlar bu marşlara mı, siyasi partiye mi oy verecek? Yoksa yaşam alanlarında ulaşımı kolaylaştıracak, çevreyi güzelleştirip daha modern hale getirecek, insana huzur, sağlık ve güven verecek projeleri olan belediye başkan adaylarına mı oy verecek? İşte bu konuları birbirine karıştırdığımız içinde siyasi partilerin bayrakları, belediye başkan adaylarının poster ve afişleri birbirine karışmış, seçim araçlarının müzikleri birbirine girmiş durumda…