Çiftçilerden bahsediyorum… Galiba son yılların en fazla ezileni ve haksızlığa uğrayan kişiler tarım alanında üretimi yapanlar.
Neden diyecek olursanız?
Üreticiler, ortaya hem sermaye koyuyor, hem riski tek başına göğüslüyor, hem emek harcıyor, hem de en az parayı kazanıyor… Olacak iş değil bu, çiftçilerin yapması gereken tek iş, bir an önce kooperatifleşip kendi yetiştirdikleri ürünleri buradan satmak. Ama maalesef üreticiler böyle bir birlikteliği sağlayamıyor. Bu nedenle de kaybeden hep kendileri oluyor.
Bir karpuz, bir kabak, bir patlıcan veya ne bileyim bir domates hangi şartlarda yetiştiriliyor ve sofralarımıza ulaşıyor biliyor musunuz?
Öncelikle üretici risk alıyor. Nasıl bir risk bu? Şöyle izah edeyim, bazı yıllarda bazı ürünler ihtiyacın çok üstende üretiliyor veya bazı zirai hastalıklar nedeniyle verim sağlanamıyor. İşte bunu önceden bilmek, tahmin etmek imkansız. Bu nedenle üretici kendini riske ediyor ve toprağa tohum ekmeye veya fide dikmeye başlıyor. Ve ekiminden hasada gelinceye kadar gübre, mazot, su ve zirai ilaç gibi giderler için sürekli para harcıyor.
Ve sonunda üreticinin yetiştirmiş olduğu mahsulü hasada geliyor. Eğer hasada gelmeden birkaç gün önce ürününü alacak tüccar bulabildiyse ne ala… Eğer bulamadıysa işte o zaman üreticinin uykusu kaçmaya başlıyor. Çünkü hasada gelmiş meyve ve sebzeleri dalında en fazla birkaç gün bekletebilirsiniz. Sonrasında hasat edilmezse ya çürümeye başlar, veya çok fazla olgunlaştığı için çok kısa bir sürede elden çıkarmak gerektiği için tüccarlar almak istemez. İşte o zaman üreticinin tüm sermayesi ve emeği çöpe gitmiş olacak.
İşte bunu tüccarlar çok iyi bildiği için son ana kadar bekler. Çiftçi artık mahsulünün elinde kaldığını düşündüğü anda bir tüccar ortaya çıkıyor ve o çiftçinin ürünü en ölü fiyattan satın alıyor. Çifti, o an tüccar ne verirse kabul etmek zorunda kalıyor. Çünkü ürettiği mahsulün artık bir an önce hasat edilmesi gerekiyor.
Ama durun, bazı tüccarlar bununla da yetinmiyor. Üreticinin fiyat kırarak satın aldığı mahsulünü toplatıyor ve tek kuruş para ödemeden satacağı yerlere gönderiyor. Çiftçi tüccarın ödeme yapacağı günü iple çekmeye başlıyor ancak üretici zaten fiyat kırarak aldığı ürünü daha da ucuza kapatmak istiyor. Ve parasını bekleyen üreticiye, “Ürünün fiyatı düştü” gerekçesiyle anlaştığı fiyatın da altında ödeme yapıyor.
Elbette tüccarların başvurduğu yöntemler birkaç tane ile sınırlı değil. Örneğin başta başka bir tüccar ise tohum tarlaya düştüğü andan itibaren üreticiye küçük küçük harçlıklar vermeye başlıyor ve hasat dönemi geldiğinde eğer ürünün piyasası yükselmiş ise, bu kez tüccar; “Ben sana bu ürünü parasını şu tarihte verdim. O tarihte bu ürünü fiyatı buydu” diyor ve çiftçinin elindeki ürünü piyasanın altında çok daha ucuza kapatıyor.
O yüzden şimdi soruyorum, üretici ne zaman kazanmaya başlayacak? Maalesef ülkemizde tüm ipi üreticiler göğüslüyor ama sefasını tüccarlar yaşıyor. Örneğin üreticinin kilosunu 50 kuruşa mal ettiği bir ürünü alan tüccar bu ürünü 90 kuruşa veya 1 liraya elinden çıkartıyor. Burada tüccarın tek masrafı toplama ve nakliye ücreti. Tüm bunların sonucunda üretici ürettiği üründen 5 kuruş kazanırken, tüccar 35 – 40 kuruş para kazanıyor. İşte aradaki bu farkın artık bir an önce kaldırılması, tüccarların çiftçilerin sırtından inmesi gerekiyor.