Toprak, yaşayan ve korunması gereken çok önemli bir canlıdır. Bir santimetre kalınlığındaki toprak 100 yılda oluşmaktadır. Böylesi hayati bir hususun toprak bilinci aşılanırken önemle üzerinde durulması gereklidir ve bu tüm nesillere bıkmadan anlatılmalıdır Toprak, kutsal anlamda hepimiz için ‘vatan’ demektir. Kalkınmanın ilk kaynağı olan toprak, her karışına emek veren çiftçimiz için kutsal anlamına ilaveten gelir kapısı, bereket ve can demektir. Toprağın önemini kavrayan ülkeler, artan gıda talebinin karşılanmasını, çevre ve tarımın sürdürülebilir olmasını sağlamak için tarım politikalarını buna göre şekillendirmektedir.
Yaşadığımız pandemi döneminde dünyada ülkelerin ihracatlarına kısıtlamalar koyması, paranız olsa bile tarımsal ürünlere ulaşılamaması, yerli ve millî üretimin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu tüm ülkelere göstermiştir. Bu nedenle, dünyada yaşanacak gıda krizleri birçok ülkede ulusal güvenlik sorunu oluşturacaktır. Ülkemizde böyle bir sorun yaşamak istemiyorsak Allah’ın bize bahşettiği bereketli Anadolu topraklarını korumak ve kollamak zorundayız. Bu verimli topraklarda üretmeye mecburuz. Dünyada beklenen gıda krizlerine karşı, ülkemizin bu krizlerden etkilenmemesi ve ülke insanımızın yeterli gıdaya erişebilmesi için topraklarımızın korunması, imara açılarak kaybedilmemesi ülkemiz için hayati önem taşımaktadır.
Ülkemiz topraklarının en önemli sorunları; erozyon, tuzluluk-çoraklaşma, tarım arazilerinin yanlış ve amaç dışı kullanımı, arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve toplulaştırmanın henüz bitirilememesidir. Erozyon, uzun yıllar sonucu oluşmuş verimli toprakların kısa bir sürede elden çıkmasına neden olmaktadır. Dünyada aralarında ülkemizin de yer aldığı pek çok ülkede erozyon nedeniyle çölleşme tehlikesi bulunmaktadır. Erozyon, fiziki ve biyolojik çevreye etkileri yanında sosyo-ekonomik çevreye de zarar vermektedir. Tarım alanlarının azalması, çayır, mera alanlarının giderek daralması ve nüfusun artmasıyla birlikte tarımla uğraşan insanlar geçim sıkıntısı çekmekte ve göçe zorlanmaktadır.
Topraklarımızı kaybetme nedenlerimizden biri de amaç dışı kullanımdır. Her yıl binlerce dekar verimli tarım arazisi; konut, sanayi, turizm yapılaşmaları, kara yolu yapımı ve hobi bahçeleri kurulması gibi nedenlerle elden çıkmaktadır.
Tarım arazilerimiz en büyük zenginliğimizdir. Arazilerimiz gelecek nesillerin bizlere emanetidir. Bizim görevimiz günü gelene kadar arazilerimizi korumak, geliştirmek, durumunu iyileştirmek ve zamanı gelince de sahibine yani gelecek nesillere aldığımız gibi bırakmaktır. Tarım topraklarının ivedilikle arazi kullanım ve üretim planlaması yapılmalıdır.
Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerinin imara açılmasına asla izin verilmemelidir.
Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazilerimiz kullanılmamalı, meyve ağaçları, zeytinlikler kesilip buralara yazlıklar inşa edilmemelidir. Belediyeler faaliyet alanlarındaki tarım arazilerinin korunmasına daha fazla özen göstermelidir.
Valilikler ve belediyeler, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmelidir.
Toprak en değerli varlığımız, üzerinde üretim yaparak geçimimizi sağladığımız ekmek teknemizdir.
Biz toprağımıza sahip çıkarsak, o da bizlere gelecek nesillere sahip çıkacaktır.