15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümü yaklaşıyor. 15 Temmuz’u olayın yaşandığı günlerde kınayanlar şimdi farklı farklı detaylar çıkarmaya çalışıyor.
15 Temmuz’da bu ülkede neler olmuştu?
15 Temmuz’da bu ülkede sivil halkın üzerine tanklar sürülmüş, savaş uçakları ile bomba yağdırılmış, yine savaş helikopterleri ile de insanların üzerine silah sıkılmıştı.
Sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi binası bombalanmış, devlet kurumları teslim alınmak istenmişti. TRT televizyonundan yönetime el konulduğu açıklanmıştı. Ancak millet buna izin vermedi.
Ankara’da, İstanbul’da insanların üzerine ateş açılırken, örneğin Adana’da çok sayıda insan bankadaki parasını kurtarmak için bankamatiklere koştu, aracının deposunu fulledi, sigara ve ekmek aldı.
Ancak sabah olduğunda yanlış yaptıklarını fark ettiler. Gereksiz yere limit aşımı ücreti ödeyip para çektiklerini, boş boşuna tekel bayilerinde ve petrollerde yakıt alma sırasının kendilerine gelmesini bekledikleri için pişman oldular.
Aslında yaşanan olay ile ilgili insanların gözardı ettiği bir durum var. Şöyle ki, 15 Temmuz’da yapılan darbe bu ülkeye yapılan bir darbeydi. Sadece bir siyasi partiye, bir devlet adamına veyahut da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yapılmadı. Tüm ülkeye yapıldı ve yapılan hamleler sonucunda 249 şehit verdi bu ülke…
Peki ya darbe gerçekleşmiş olsaydı? Darbenin ilk ismini duyup kendisini kurtarmak için para çeken, akaryakıt alan, sigara ve ekmek toplayanlar ne yapacaktı? Okunan selalarla birlikte insanlar nasıl paniklemişti. O anlarda herkes halkın bir parçasıydı. Ülkeyi tehdit edenlerin karşısındaydı, o partiden bu partiden diye kimse yoktu. Ama şimdi, aradan 1 yıl bile geçmeden sanki 15 Temmuz’u siyasallaştırmak için gizli bir güç harekete geçti.
Artık birilerinin yönlendirmesi ile değil de, artık kendi irademizle harekete geçmemiz lazım. Artık sadece felaketlerde yada kaos günlerinde değil, her zaman kucaklaşalım. Her zaman birbirimizi doğru anlayalım. Olayları farklı çerçevelerden bakalım ve sonrasında doğrusunu görelim.
Söylemlerimiz bugün neyse yarında o olsun lütfen. Örneğin koalisyon hükümeti kötüdür. Dün de kötüydü, bugün de kötü. Koalisyon hükümetinde torpili olan insanlar ihya oldu, torpili olmayan insanlar ekmeğe muhtaç kaldı. Geçen gün bir ortamda bulunurken, yanımda kişinin o sırada çalışan bir belediye işçisi dikkatini çekti. Amirine, “Bu kim, neden bu kadar canla başla çalışıyor?” diye sordu. Amiri de “Onun referansı yüksek, ama hiç öyle davranmıyor, herkesten çok çalışıyor” dedi. Bunu aslında çevremize baktığımız da rahatlıkla görebiliriz.
Aslında insanın kendi işine, aşına ve ailesine sahip çıktığı kadar ülkesine de sahip çıkması gerekiyor. Çünkü bu ülke, üzerinde yaşayan milletin ülkesi. Ve bu topraklarda bu milletin söylediği geçerlidir.
O yüzden 12 Eylül’ü, 2 Temmuz’u yada 15 Temmuz’u birbirinden ayırt etmemiz gerekiyor. Aksine o karanlık günleri yaşatanlara karşı bir ve beraber olmamız gerekiyor. Ben inanıyorum ki; 15 Temmuz akşamı, Türkiye’yi sarmaya çalışan o karanlık gücün yaptıklarını görünce kimse evinde oturamayacak. Evindeki Türk Bayrağı’nı kaptığı gibi kendisini sokağa atacak. Ve sokakta bu ülkenin sahipsiz olmadığını hep birlikte, el ele, kol kola, omuz omuza vererek tüm dünyaya karşı Türk Milleti’nin bir bütün olduğu mesajını verecek.
Unutmamak gerekiyor ki, Türkiye gücünü milletten alıyor…