Bu hafta ki yazımı Tarık Akan’a ayırayım dedim. Hoş, nasıl yazacağım onu da bilmiyorum ya. Sayfalar dolusu yazsam eksik alır anlatamam ki o güzel adamı. Hani kalbimi kâğıdın ortasına koysam, o yazsa, ben de sırtımı koltuğa dayayıp seyretsem. Evet, ancak o zaman yazabilirim. Hadi o zaman Özlem, sen otur bir koltuğa kalbin yazsın Tarık Akan’ı
7 yaşındayım, Tarık Akan yeni yeni ünlü oluyor. Ortalık kırılıyor. Çoluk çocuk, genç hatta evli barklı kadınlar bu güzel adama âşık. O zamanlar Ses Mecmuası var, resimlerini kesip bir defter alıp yapıştırıyoruz. İddia ediyorum ki, en çok resmini kesen ben olmuşumdur. Bir gün ne kadar dertlendiysem, anneme diyorum ki ,’Anne ben âşık oldum. Annem tuhaf tuhaf yüzüme bakıyor. Kısa sürede kendini toplayıp. Söyle bakalım diyor benim daha ‘R’ leri söyleyemeyen kızım kime âşık olmuş ’. Ben son derece ciddi bir yüz ifadesiyle ‘Tayık Akana Aşık Oldum Anne’ diyorum.
Adana da o zamanlar fazla değil birkaç sinema var. Sadece birinde Türk filmi oynuyor. Teyzem, Serpil ,,teyzem dediysem , sırdaşım, en yakın dostum, arkamı yasladığım çınar ağacım,, o zamanlar lisede okuyor. Her genç kız gibi hafta sonları arkadaşlarıyla takılıp yabancı filme gitmek istiyor. Mümkün mü,, Perşembe gününden başlıyorum ,’Teyze bu hafta Tayık Akan’ın filmine gideceğiz mi. ’Teyzemden cevap; “müsaade et de bu hafta arkadaşlarımla yabancı bir filme gideyim.” Epey de sinirliyiz hani. Cevabını duyunca köşeye çekilip sessiz sessiz ağlamaya başlıyorum. Ama onun göreceği şekilde tabi, Teyzem kıyabilir mi hiç bana, peki diyor ama diğer haftaya gitmem. Oooo diyorum içimden diğer haftaya kadar Allah kerim, havalara zıplıyorum. Gidiyoruz hayran hayran seyrediyorum beyaz perdede kalbimin ilk sahibini. Tabi bana büyük keyif veren şey teyzeme tam bir eziyet. Malum işte ilk filmleri, sosyal içeriği olmayan, zengin kız, fakir erkek. Film bitiyor. Eve dönüyoruz. Dönerken teyzeme biraz da korkarak, teyze gelecek hafta da Tayık Akana gideceğiz mi diyorum. Tabi suratımın ortasına bir şaplak yiyorum. Olsun ,,haftaya yine Tayık Akanın filmindeyiz, kim takar tokadı, zafer benim. Az kahrımı çekmedi teyzem. Hani ana yarısı derler ya, yok teyzem benim anamdı ,,hala da öyle.
Sonra ki dönemlerde Tarık Akan maddiyatı bir yana bırakıp sosyal içerikli sanat değeri çok yüksek filmler yapmaya başlıyor, aç kalma pahasına.
Tarık Akan kimdir? Biraz da hayatından söz edelim
1949 senesinde dünyaya gelen Tarık Akan aslen Gümüşhanelidir. Ortaokul ve Liseyi İstanbul Bakırköy’de tamamlayan usta sanatçı Tarık Akan üniversite eğitimini ise Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği ve İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde tamamlamıştır.
SİYASİ GÖRÜŞÜ
Tarık Akan, solcu bir görüşe sahip. 1977 kısmen de olsa, 1978 yılından itibaren mesaj vermeye yönelik ağırlıklı filmlerde rol almaya başladı. Özellikle, Yılmaz Güney’in projeleri olan Sürü ve Yol filmleri ile her tür filmde oynayabileceğinin başarısını göstermiştir. “27 Mayıs ve 28 Şubat darbe değildir. Birincisi önümüzü açtı, yeni düşüncelerle tanışmamızı sağladı. Çünkü laik Cumhuriyet’ten uzaklaşmamızın önünü kapattı. 1971 darbe teşebbüsü ve 1980 Darbesi faşist darbelerdir. Türkiye’yi bugünkü noktaya taşıyan hareketler. 1980 son vuruştur emperyalizm için. TSK bu ülkenin her şeye rağmen en önemli kurumu.” demiştir.[2] 2013 yılında yapılan Gezi Parkı protestoları destek vermiştir. Tarık Akan, 1980 darbesinin olduğu dönemlerde hapisse girer. 31 Mart 1982’de beraat eder. Daha sonra 1979 yılında İzmir’de Nazım Hikmet’in doğum yıl dönümüne katılmak ve Barış Derneği’ne üye olmak suçlarından yine yargılanır. Spor salonunda yapılan o doğum yıl dönümüne binlerce insan katılmışken bir tek Tarık Akan’a dava açılmıştır. Fakat 1987 yılında davadan beraat etmiştir.
Müjdeler olsun sana
Adamın geliyor mekânına
Bir kral koltuğu da O’nun için at yanına
Sonra da Haber sal
Deniz’e, Mahir’e, Hüseyin’e
Hadi Devriminiz bol olsun.
Aradan yıllar geçiyor. Tarık Akan’ı başka yönleriyle tanımaya başlıyorum. Haksızlıklara hiç korkmadan göğsünü geren mert adam, Yılmaz Güney’in filmini emanet ettiği sosyal demokrat adam, sapına kadar Cumhuriyetçi, damarlarında ki son damla kana kadar Atatürkçü Adam. Hep en önde, en ilerde.
Diyorum ki kendime, helal olsun be Özlem, iyi ki o tokadı yemişsin, iyi ki kalbin ilk defa bu mert adam için atmış. Resmini karşıma alıp, yine eski günlere günlerde ki gibi konuşuyorum onunla,, helal olsun sana,, bu aşk ananın ak sütü gibi helal olsun sana.
Derken bir gün gazete manşetlerinde hasta olduğu haberini alıyorum. Yok diyorum yalan, olamaz ya. Panik içinde araştırıyorum ki doğru. Dünya başıma yıkılıyor, Malum serde şairlik var ya. Hemen elime kalem alıyorum. Maksat acıları kâğıda akıtmak,
Sen gidersen
Çocukluğum gider
İlk kalp çırpınışlarım gider
Bir sinema koltuğunda
Hayran hayran sana bakıp
İçinden aşkını ilan eden o küçücük kız çocuğu gider
Sen gidersen
Cumhuriyet için telli örgülerden atlayan
Bu aşk ananın ak sütü gibi sana helal olsun dediğim
gönlümün ilk kahramanı gider,,,,
(Ö.K.H)
Kendisiyle ilgili bazı gazete paylaşımlarını aktarmak istiyorum size ki daha yakından tanıyasınız
Tarık Akan’ın 52 yıllık arkadaşı: Hasta olunca “ABD’ye git” dedim, “Atatürk gitmedi, ben niye gideyim?” dedi
Tarık Akan, yakalandığı amansız hastalığa yenik düştü. Akan, 7 Eylül’de CHP’li Çukurova İlçe Belediyesi tarafından Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde düzenlenen Yılmaz Güney’i anma gecesine katılmayı çok istediği halde rahatsızlığı nedeniyle katılamadığını söylemişti. Tedavi gördüğü hastaneden etkinliğine telefonla bağlanan Akan’ın konuşması, salonda duygusal anlara neden oldu.
Görüşme sırasında Tarık Akan, Yılmaz Güney’in bir efsane olduğunu ifade ederken, eşi Fatoş Güney’den mücadelesini sürdürmesini istemişti. Cep telefonu ile salona dinletilen görüşme sırasında Fatoş Güney, “Tarık; sen bizim canımızsın ve iyileşeceksin, yine güzel işler yapacaksın” sözleri üzerine ünlü sanatçı, “Mücadele hiç bitmeyecek” karşılığını vermişti. Tarık Akan’ın yoğun bakımda Adana ile yaptığı telefon bağlantısı kamuoyunda duyulan son sesi oldu.
‘O gün bir yaprak misali titriyordu’
Zaman geçiyor, bazen basında iyi haberleri çıkıyor, bazen de kötü. Her resmini gördüğümde ödüm kopuyor, bir şey mi oldu, öldü mü acaba diye.
Ben sana nasıl veda edeyim
Ne yapayım şimdi bu çocuk kalbi
Gelip de mezarına mı gömeyim
Laftan anlar mı çocuk dediğin
Hesap sormaz mı bana
Yaşarken beni neden öldürüyorsun demez mi
Söyle Ben nasıl diyeyim
Sen iki gün önce bir hastane köşesinde öldün diye,,,
(Ö.K.H)
Derken kızımın nişan töreni nedeniyle Adana’dayım. Kız kardeşimden bir telefon geliyor. Başın sağ olsun. Şaka sanıyorum. Tarık Akan ölmüş diyor. O an ben yine 7 yaşındaki çocuk oluyorum ve öldüğü filmlerin sonunda ki gibi hıçkırıklara boğuluyorum.
Öldüğü gün kızımın resminin üstüne paylaşımı
“Sevdalın geliyor Atatürk. Size keyif; bize hüzün zamanı…Selma Hürcan”
Ve cenaze töreni. Emsali görülmemiş bir kalabalık, benzeri görülmemiş gözyaşı keder.
Türk halkı sadece sanatçısına değil, Cumhuriyete, Atatürk’e sahip çıkıyor.
Dinlerken
Bir sinema koltuğunda
Kalbimin ilk çırpınışlarını
Perde kapanınca
Boğulmak da varmış hıçkırıklara
Al şimdi o çocuğu da
Koy yanına
Huzur içinde uyu
ADAM GİBİ ADAM