3 gün süren Ramazan Bayramı geldi geçti. Sorsanız kaç kişi ile bayramlaştınız, kaç kişinin bayramını kutladınız diye abartısız söylüyorum “Binlerce kişi” cevabını alırız.
Aslında bu cevabı veren insanlar doğru da söylüyor. Çünkü adam akıllı telefonundan bir toplu mesaj yazıyor nereden baksan 500 kişiye bayram mesajı gitmiş oluyor.
Sosyal medya hesabından yine 500 kişiye toplu mesaj gönderse al sana bin kişi. Birde bunun takipçileri var gurupları var bu rakam katlanarak gidiyor. Tabi telefonunda iki üç bin kişinin kayıtlı cep telefonu olan kişilerde var. Ayrıca sosyal medya hesapları da yine o şekilde kalabalık olanlarda var.
Ama ne var ki oraya “Bayramınız kutlu olsun” yada “Bayramız mübarek olsun” demek yada bu cümleler öncesinde süslü cümleler yazmak aslında bayramın coşkusunu yaşatmıyor. Bayramda insanların yüz yüze gelmesi, kucaklaşması gerekiyor. Aksi taktirde bilmem neredeki tatil beldesine git, yatarken bir cümle yaz tüm milletin bayramını kutlamış oldu. Böyle bir bayram kutlama şekli yok. Ama maalesef her alanda olduğu gibi internet ve sosyal medya hesapları insanların bayramını da elinden almış durumda.
İnternet aslında bir ticarettir. Siz farkında değilsiniz ama internette ne paralar dönüyor. Siz bir söz görüyor beğeniyorsunuz. Sonra bunu paylaşıyorsunuz, paylaşırken tıkladığınız internet sitesinin reklamını da yapıyorsunuz farkında değilsiniz. Bu aslında en basit olanı…
Sonra o internet sitesi reklam almaya başlıyor. Elbette Türk milletiyiz altta kalır mıyız? Eşimizin, dostumuzun, arkadaşımızın veya bir tanıdığımızın gönderdiği mesaja daha iyisini yazmak zorundayız. Daha süslü olmak zorunda… Aksi halde aşağılarda kalırız ki bu bize yakışmaz (!).
Tabi bunu yapmak için internette araştırma yapmamız gerekiyor yani vakit geçirmemiz gerekiyor. internette kaldığımız süre ve tıkladığımız her seçenek birilerinin işine geliyor. Birileri bu işten servet kazanıyor. Zaten o güzel söz yada farklı insan kategorilerinin ilgisini çekebilecek sözler bilinçli bir şekilde hazırlanıyor ve insanların kolayca görmesi, ulaşması ve paylaşması için olanaklar sağlıyor.
Sonrası, sonrası uğraş dur o söze cevap bul bulabilirsen. Uğraşıp bulursun ama ya teliflidir yada paylaşıma kapalıdır…
Tekrar konumuza dönecek olursak işte bizler bu tuzak, bu yönlendirme yada bu hileler ile birbirimizi görmeden, bir bibimize temas etmeden en özel günlerimizi kutluyoruz. Kutlamaya da devam edeceğiz gibi görünüyor. Aslında bu yapılan yanlışlığın hemen hemen hepimiz farkındayız. Ancak zaman zamanda bunu bile yapıyoruz. Çünkü topluma ayak uydurmak istiyoruz. Çoğunluk böyle yapıyor diye bizde böyle yapıyoruz. Aslında birinin bunun tam tersini söyleyip, arkasına birkaç destekçi alarak bu duruma insanları dikkatini çekebilir. Ama şuana kadar böyle bir kişi yada oluşum henüz ortaya çıkmadı.
İşte ondandır ki; “Eski Bayramların tadı yok” yada “Nerede o eski bayramlar…” gibi sözleri bu günlerde çok sık duyuyoruz. Maalesef insanlar ayrı ayrı yerdeyken, insanlar birbirine bu kadar uzak mesafedeyken bayram coşkusu telefonlarımızda çalan melodinin coşkusu kadar olabiliyor. Bayramlar gönülden akarak dillere değil, sadece parmak uçlarının dokunduğu harfler kadar coşkulu olabiliyor.
Geçen gün yaşlı bir teyzeye sordum; “Bayramda ne yapıyorsunuz?” diye. “Ne yapalım, evde telefon edenlerle konuşacağız” dedi. Eskiden ne yapıyordunuz diye sorduğumda, “Eski yeniyi ayırt etmemek gerekiyor. Eğer bir şeyi bir şeyden ayırt edersen, ikisi arasındaki fark giderek artar. O yüzden ayırt etmemek gerekiyor. Zaten insanlar hep ‘Eski Bayramlar’, ‘Eski Bayramlar’ diye diye o günleri özelleştirdiler ve sanki bir daha yaşanılmayacak gibi bir duruma getirdiler. Ama yok öyle bir şey, insanlar bu şekilde ayırt edici olursa, işte o zaman sonuç bugünkü gibi oluyor.”
İşte bu ibretlik sözleri iyi analiz etmeli ve ona göre sonuç çıkarmalıyız. Yoksa bu günleri de ilerleyen yıllarda mumla arayacağız.