İnsan toprak ilişkisi insanın varlığı ile doğrudan ilişkilidir. Güneş Derili’nin ifadesi ile toprak insan değil, insan toprağa bağlıdır. Bu bağlamda 5 Aralık 2015 günü Birleşmiş Milletler tarafından Dünya toprak günü ilan edilmiştir. Birleşmiş Milletlerin 2015 yılını Uluslararası Toprak Yılı ilan etmesinden dolayı toprağa yönelik farkındalığı arttırmak ve insanlığın beslenme kaynağı olan bu kıt kaynağın yerinde ve amacına uygun kullanımını teşvik etmek için uluslararası alanda çeşitli etkinlikler düzenlemektedir.
FAO Genel Direktörü Dr. José Graziano da Silva, 5 Aralık Dünya Toprak Günü için yaptığı açıklamada insanlığın “sessiz dostu” olan toprağa yeterince önem verilmediğini belirtti. Aşık Veysel’in gönül gözü ile gördüğü “sadık yârinin” yetirince anlaşılması için toprağın yeniden tanımlanması gerekiyor. Dr. da Silva, “sağlıklı toprakların sadece gıda, yakıt ve tıbbi ürünlerin kaynağı olmakla kalmadığını; ekosistem için şart olmakla birlikte, suyun filtrelenmesi, karbon döngüsü ve karbon depolanması gibi konularda, sel ve kıtlık gibi felaket zamanlarında toprakların kritik bir rol oynadığını” belirtiyor.
Ekosistemdeki bitki ve hayvanların doğrudan veya dolaylı beslenme kaynağı olan toprak bugün ne yazık ki kentlerde arsa, sanayinin hammaddesi ve diğer amaç dışı kullanımdadır. Son yıllarda artan küresel iklim değişimleri çerçevesinde toprağın gıda kaynağı olması yanında dünyanın dengesini koruması bakımından atmosferdeki karbondioksitin tutulma kaynağı olarak görüldüğü için önemi yeniden keşfedilmiştir. 31 Kasım 2015 tarihinde Paris’te yapılan iklim değişimi zirvesinde konuşulan konuların içinde tarım-toprak yönetimi ne kadar vardı bilmiyorum. Ancak iklim değişimleri konusundaki çalışmalarda toprak ve ekolojisi anlaşılmadan çözülemeyeceği artık açıktır. Toprağı atık bir meta veya ham madde olarak görmemek ve onun işlevini ve önemini çok boyutlu olarak her düzeyde topluma anlatmak gerekiyor. Toprağın ilk orta öğretimde öğrencilere öğretilmesi, üniversitelerde “temel bilim disiplini” olarak kabul görmesi yaralı olacaktır. Ekoloji bilimi çerçevesinde toprak biliminin her yönü ile işlenmesi ayrıca yaralı olacaktır.
UYGARLIK TARİHİNDE TOPRAĞIN YERİ
Uygarlık tarihi insanın ilk insan olarak gelişimi ile başlayan ve geniş bir zaman dilimini kapsayan bir süreci tanımlamaktadır. Bugün en ilkel kabileden en gelişmiş çağdaş toplumlara kadar her toplumun veya ulusun bir uygarlık tarihi vardır; fakat her birinin kilometre taşları birbirinden farklıdır. İlk insanın avcılık-toplayıcılık yaşam biçiminden, hayvancılık (çobanlık) -tarımcılık teknolojisine geçiş insanoğlunun görüp geçirdiği en büyük kültürel devrimlerden biri olarak kabul edilmektedir.
Uygarlık; bir halkın kendisine özgün yanını ortaya koyan, yaşam biçimlerinin, kullanılan aletlerinin, çalışma biçimi ve yöntemlerinin, inananların, düşünsel ve sanatsal faaliyetlerinin, siyasal ve sosyal örgütlenme biçimlerinin bütünüdür. İnsanın bütün yaşam yolculuğunda daha iyi yaşam için verdiği savaşımda elde ettiği kazanımların temelinde insanın kendi yaratısı yanında doğal çevrenin verimli olması da önemli katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda, insan, var oluşuyla birlikte daha iyi koşullarda yaşayabilmek, kendisini doğadan gelebilecek tehlikelere karşı koruyabilmek için verimli bir doğal çevre arama ve yaşamını orada sürdürme gereğini duymuştur. Bu nedenledir ki sürekli verimli alanları, sulak alanları seçmiş ve buralarda kalmayı yeğlemiştir. Bütün tarihi kaynaklar ve arkeolojik bulgular Anadolu ve Mezopotamya topraklarının Uygarlık Tarihinin başladığı günlerden bu yana hep verimli doğal çevre olduğunu göstermektedir. Bu nedenledir ki Yukarı Mezopotamya olarak bilinen ‘Fertile Crescent” (verimli hilal) kavramı bu topraklar için kullanılmaktadır. O zaman ‘uygarlık veya uygarlıklar, insanla verimli bir doğanın ortak ürünüdür’ denilebilir.
Sorunun insanla başlaması, insanın tarihi ve onun yaşamsal faaliyetlerinin açıklanması ile başlamaktadır. İnsanın insan olma sürecinde, yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için oluşan ihtiyaçların karşılanması ile başlayan süreç, bu soruların yanıtı olarak kabul edilmelidir. İnsanın ne zaman evrimleşerek insan olmaya başladığının ve ihtiyaçlarının ne olduğunun bilinmesi için en doğru bilgi, arkeolojik kazı sonuçları ve ondan sonra gelen yazılı anlatımlardır. Bu bilgi başlangıçta şekillerle ifade edilen yazının ta kendisiydi. Sümerlerin toprak parçasını üçgen ve dörtgene bölerek ölçümler yaptığı yine kil tabletleri üzerine çizilen yazılı belgelerden anlaşılmaktadır.
Bilgi çağına giren dünyanın bazı bölgelerinde, halen, tarım toplumunu yaşayan insanların bulunması geçmişten günümüze insan-toprak-tarım ilişkisinin anlaşılmasında önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilmektedir. Bu toplumlar, insanın toprak ile ilgili bilgi birikimini net bir şekilde açıklamaktadır.
TOPRAK NEDİR?
Toprak nedir, neden önemlidir? Toprağın bilimsel tanımı yeterince yapıldı ancak insan ve sürdürülebilir yaşam için önemi yeterince açıklanmadı ve insanlık bu konuda ikna edilmedi diye düşünüyorum.
İnsan toprakla nasıl tanıştı?
İnsanlığın toprak hakkındaki düşünceleri evrim süresince değişti mi?
İnsan toprağa maddi ve manevi anlamda nasıl bir değer biçti?
İnsanın çamuru, sonra da kil tabletlerini kullanımı, yumuşak malzeme ve kayaları oyarak üzerinde canlı resimlerini çizmesi ve ile toprak bilinci arasında bir ilişki var mı?
İnançların topraktaki yeri nedir?
Toprağın inançtaki önemi nedir?
Günümüzde insanlığın yarattığı uygarlıklar ve bilgi birikiminde toprağın yeri nedir?
Bu ve benzeri sorular uzun zamandır sorulmaktadır.
Bu tür sorular sosyal bilimciler yanında din bilginleri ve halk arasında da sıkça sorulan sorulardır. Soruların kesin bir cevabı olmamakla beraber günümüzden geçmişe değişik disiplinlerin araştırma bulguları ve tarihin sayfaları arasından ayıklanarak bir takım ilişkiler sağlanabilmektedir.
(DEVAMI YARIN)