Hani diyoruz ya, “Bizim zamanımızda oyuncak mı vardı?” diye…
Şimdi varda ne oluyor sanki, hepsi aynı… Yıllardan bu yana aynı oyuncaklar, değişik fiyatlarda satılmaya devam ediyor. Yarıdan fazlası, Uzakdoğu ülkelerine ait…
Sabah alıyorsun, akşam olmadan bozuluyor. Sonra da çocuklarımıza kızıyor, eşe dosta yakınıyoruz. Aslında durum hiç de öyle değil. Bu konu çok hassas ve biz bu hassas konuda maalesef pek fazla ilerleyemiyoruz. Yurtdışından getirilen oyuncakları aslında çocuklarımıza isteyerek almıyoruz. Aslında biraz mecbur olduğumuz için alıyoruz.
Türkiye, daha sağlıklı, örf ve kültürüne sadık kalacak nesiller yetiştirmek için kendi oyuncaklarını kendisinin üretmesi gerekiyor. Çünkü kendi yerli oyuncaklarımız sayesinde çocuklarımız daha çabuk kimliklerini kazanmış olacaklar. Piyasada satılan oyuncaklara şöyle bir bakıyorum da, ya hiçbir mimiği olmayan Uzakdoğu ülkelerinden gelen oyuncaklar veya Avrupa ülkelerinden gelmiş Türkçe dışında tüm dilleri konuşabilen oyuncaklar…
Tamam, yabancı dilde konuşsun… Netice itibarıyla kulak aşinalığı olur ve İngilizceyi daha kolay öğrenir ve telaffuz eder. İllaki faydaları olur, ancak faydası olurken Türkçeye zararı olmasın. Ve mümkünse de içinde bulunduğu toplumu daha çabuk anlayabilmeli, daha çabuk adapte olmalı…
İşte bunu başarabilmek için, kendi kendimize biraz daha duyarlı olmayız. Yani kendi oyuncaklarımızı kendimiz üretmeliyiz. Örneğin, çocuk bakıcısı olarak önce anneanneye, sonra babaanneye bakıyoruz. Eğer onlardan bir yardım gelmeyeceğini anlayınca işte o zaman dışarıya çıkıyor, aradığımızı dışarıda bulmaya çalışıyoruz.
Örneğin bakıcıda ilk aradığımız şey, çocuğa olan yaklaşımı… “Acaba çocuğumuza nasıl yaklaşacak?”, “Onla ne kadar ilgilenecek?”, “Biz yokken ne yapacak?” gibi sorular soruyoruz kendimize. İşte bu soruları oyuncak alırken de aslında kendimize sormamız gerekiyor; “Acaba bu oyuncak çocuğumuza ne verebilir?”, “Acaba çocuğumuza bir faydası olur mu?”, “Çocuğumuza olumsuz bir şeyler öğretir mi, olumsuz alışkanlıklar kazanmasına neden olur mu?” diye…
Ayrıca özellikle Uzakdoğu ülkelerinden gelen basit ve ucuz oyuncaklar ve bir çocuğu geri dönüşümden elde edilen plastik malzemelerden yapıldığı için içerisinde kanserojen madde de bulundurabiliyor. Çocuklar için oyuncakların ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu anlatmak gerçekten kolay değil. Ancak en ince çizgide ise, çocukların eline aldıkları hemen hemen her şeyi ağzına götürdüğü bir gerçektir. O yüzden bu oyuncakların elektronik olmaması, geri dönüşüm plastiklerden olmaması ve hijyenik olması gerekiyor. Aksi durumda çocuklarımızın sağlığını riske etmiş oluruz.
Ayrıca oyuncakların bebekleri geliştirme noktasında bir anlamı olmalı. Çocuklar oyuncakları ile oynarken hayal kurmalı, kurdukları oyunlar ile kendisini geliştirmelidir. Elbetti çocukları bunu büyüklerinden destek almadan yerine getiremez. O yüzden büyükler çocuklarına önce doğru oyuncakları alması gerekiyor, sonra aldığı doğru oyuncakla, doğru oyunlar oynamasını öğretmesi gerekiyor. Yoksa çocuklar hangi oyuncak ile hangi oyunun oynanacağını bilemez.
Unutulmamalıdır ki, çocukların dünyası oyuncaklarıdır. İşte bu nedenle de çocukların dünyasını inşa ederken, doğru temeller atılmalı, sonra da bu temellerin yine doğru hamlelerle geliştirilmesi gerekiyor.
Lütfen ama lütfen kimse, bu oyuncalara sıradan ve değersiz gibi davranmasın…