Kırsaldan kente göç ile birlikte başta Çukurova olmak üzere Osmaniye’den Mersine kadar E5 kara yolunun sağlı sollu olarak oluşan yerleşim yerleri ve sanayi tesisleri en çarpıcı örneklerin başında gelmektedir. Bu şekilde amaç dışı kullanılan tarım topraklarının %5 düzeyinin üzerinde olduğu bilinmektedir. Tuğla ve seramik sanayii için başta Manisa, İznik ve Bursa ovası olmak üzere çok sayıda alanda tarım toprakları metrelerce derinlerden alınarak tuğla sanayiine taşınmakta ve açılan çukurlar tarım alanlarının bozunumuna neden olmaktadır. Trakya bölgesinde sanayileşme ile birlikte başlayan tarım topraklarının kirlenmesi yanında Karadeniz sahil yolunun tahrip ettiği kıyı şeridindeki fındık için uygun tarım toprakları başlıca toprakların elden çıkmasına neden gösterilen alanların başında gelmektedir. Yanlış toprak ve bitki yönetimi sonucu tarım alanlarının hızla tuzlulaşması da ayrıca tarım topraklarının bozunumunu tehdit eden faktörlerin başında gelmektedir. Türkiye genelinde 1.5 milyon hektar alan değişik düzeylerde tuzluluk sınıflarında olup GAP’ın sulamaya açılması ile birlikte yapılan yanlış sulama ve toprak bitki yönetiminden dolayı bugüne kadar 15 bin hektar alan tuzlulaşmıştır. Konya ovasında aşırı şekilde çekilen yer altı sularının yarattığı olumsuz etkiler ve azalan su miktarı ile birlikte başlayan Tuz Gölünün kuruması önümüzdeki dönemlerde İç Anadolu’da başlayacak olan kuraklık ve çölleşme ile birlikte tarım topaklarının elden çıkmasına neden olunacaktır.
1 Temmuz 2006 tarih ve 26215 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanan Dokuzuncu Kalkınma Planı raporunun (2007-2013’te Plan Öncesi Dönemde Türkiye’de Ekonomik ve Sosyal Gelişmeler) başlığı altında son on yılda tarım dışına çıkarılan yüksek verimli tarım alanları toplamının 1.26 milyon hektara ulaştığı belirtilmektedir (DPT, 2006: s31). Ki bu rakam İstanbul’un iki misli kadardır.
EROZYON VE TOPRAK BOZUNUMU TÜRKİYE’NİN EN CİDDİ SORUNLARININ BAŞINDA GELİYOR
Ülkemiz topraklarının %78.8’ünde aktif erozyon (orta veya şiddetli erozyon) ve çeşitli derecelerde erozyon tehdidi altındadır. Küresel iklim değişimleri ile azalacak olan yağış ve su ile birlikte çölleşme ve erozyonun artacağı beklenilmektedir. Toprakların erozyona uğramasıyla: barajların ve göllerin doğal ömründen çok daha önce dolmasına neden olur. Toprakların kirlenmesi ile beslenme zincirinde aksaklıklar oluşarak üretilen ürün ve gıdaların toplum sağlığını bozması kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak her ne kadar topaktan in direk yollardan gıda sağlasak da toprağı yeterinde tanımadığımı rahatlıkla söylersek abartmamış olurum. Toprak bilimcileri olarak artan iklim değişimleri konusu çerçevesinde toprağın öneminin ne denli büyük olduğunu bir kez daha öğrenmiş bulunuyoruz. Günden güne toprağın fonksiyonlarını ve sürülebilir yaşam için önemini kavramaya çalışıyoruz. Bu bağlamda üzerinden beslendiğimiz ve varlığımızı sürdürdüğümüz toprak konusunda ülkemizin bir tarım-toprak politikasının olması önemli. Toprakların amaca uygun kullanımı ayrıca çok çok önemlidir. Hepsinden önemlisi ise toprağın öneminin topluma kazandırılması gerekir. 5 Aralık 2015 uluslararası toprak yılı bu bağlamda bir vesile olmaktadır. Hepimiz günü mutlu ve kurlu olsun.
(BİTTİ)