Döviz kurları aldı başını gitti. Altın ise yükselen fiyatı ile rekor üstüne rekor kırıyor.
Yaklaşık 10 yıl öncede altın fiyatları şimdiki kadar olmasa da yükselişe geçmişti. Ama sonra ibreler bir anda tersini göstermeye başladı ve altın fiyatları bu kez de sert bir şekilde düşmüştü. O dönemde binlerce altın yatırımcısı büyük zarara uğramıştı.
Şimdi ise yine benzer bir şekilde altın fiyatlarında yükselme yaşanıyor. Altın fiyatlarındaki bu yükselme tüm dünya ülkelerini etkiliyor. Altın fiyatları ne zamana kadar ve kaç liraya kadar yükselir bilinmez fakat bu kadar hızlı yükselmenin birde bu kadar hızlı düşmesi olacaktır.
Şuanda yatırımcısını zengin eden, para kazandıran altın günü geldiğinde yatırımcısını iflasa da sürükleyebilir. Altın ve döviz yatırımları için uzman sıfatıyla medyada açıklamalarda uyarılarda bulunan binlerce isim var. Fakat bu işte uzmanlık pek işe yaramıyor.
Sonuçta küresel ekonomiye yön veren güçler var. Onlar neye ne zaman karar verirse, ibreler o yönde kalıyor. Uzmanlar altını ‘güvenli liman’ olarak gösterse de, altınında zarar ettirdiği günleri unutmamak gerekiyor.
Tabi birde bu için dolar ve Euro boyutu var. Son zamanlarda dolar ve Euro, Türk Lirası karşısında büyük oranda değer kazanıyor. Belli şartlar oluştuğunda döviz kurları karşısında Türk Lirası’nın değer kazandığı günlerde olacak. Ama sanki şu anda o günlere biraz çok var.
Altın dışında pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de döviz kurları karşısında paramızın değerini doğrudan etkileyen durumlardan bir tanesi de Merkez Bankası’nın belirlemiş olduğu faiz oranı. Faiz oranları ne kadar düşerse, ülkemizde döviz kurları o kadar yükseliyor. Buradaki ters orantıyı gözden kaçırmamakla birlikte çok iyi okumak gerekiyor. Tabi döviz kurlarının değer kaybetmesi sağlamak için faiz oranlarını yüksek tutmanın da doğuracağı olumsuzları kabul etmek lazım.
Şunu kabul etmek gerekiyor… Ülkemizde ekonomiye karşı inanılmaz bir hızlı bir reaksiyon var. Her durumu ekonomide fırsata çevirmek istiyoruz. Yaklaşık 1 ay evvel kamu bankaları konut ve taşıt kredilerinde indirim yaptı. Yıllardır yüksek faizlerden dolayı satış yapamadığını söyleyen müteahhitler bu kez ibreyi kendi menfaatlerine çevirmek istediler. 200 bin liraya satamadıkları daireleri, faiz oranında yapılan indirim nedeniyle 250 bin TL’ye çıkardı. Bir günde fiyatlara 50 bin TL zam yaptılar. Aynı şekilde otomobil firmaları da bir günde araç fiyatlarına zam yaparak fiyat güncellemesi yaptılar.
Geldiğimiz noktada ise kamu bankaları ortaya çıkan haksız kazançtan dolayı düşük faiz uygulamasına son verdiler. Faiz oranlarını yeniden yükselttiler. Peki, işlerin bu duruma gelmesinden kim suçlu? Konut sahibi olmak isteyenler mi, vatandaşı kazıklamaya çalışan müteahhitler mi, hükümet mi, kamu bankaları mı?
Bu durumdan herkesin kendisine pay çıkarması gerekiyor. Ki, banka faiz indirimi yaparken, indirim tutarından daha fazlasını müteahhitler insanlardan istedi. Ki; bir çoğundan da almayı başardılar. Şimdi banka faiz oranları ile birlikte konut fiyatları yeniden düşmeye, güncellemeye başladı.
Konut ve taşıt kredileri için faizlerin düşük kaldığı yaklaşık 1 aylık süreçte yapılan satışların aslında unutulmaması gerekiyor. Yapılan indirim sonrasında yaşanılan krizin okullarda ders olarak gelecek nesillere anlatılması lazım. Tabi bunun yanı sırada televizyonlardaki ‘Zorunlu Yayın’ olarak adlandırılan kamu spotlarında da bu durumun, yani toplum olarak ne kadar fırsatçı olduğumuzun anlatılması şart. Mağdur edebiyatı yaparken en küçük bir durumu nasıl da fırsata çevirdiğimizi artık toplumun kabul etmesi gerekiyor. Patateste, soğanda, konutta ve taşıtta fark etmez, en düşük bir dalgalanmada suçlunun sadece devletin olmadığını, devlet ve hükümetin yanı sıra milleti oluşturan bizlerde de hatalar olduğunu artık tescillememiz lazım…