Atomaltı parçacıkların davranışları ile insanların, kurumların ve devletlerin davranışları ve hatta devletlerarası münasebetler benzerlik göstermek zorundadır.
İnsanlar atomaltı parçacıkların oluşturduğu varlıklardır. Dolayısı ile insanlar ve yarattıkları kurumların davranışları atomaltı parçacıklarınkinden farklı olması mümkün olmamalıdır. Tüm bu davranışların bir algoritmik sistem içerisinde gerçekleştiği; bu algoritmik sistemin ise tarihin, bilimin, canlı ve cansız varlıkların hareketini, gelişimini, değişimini ve evrimini kontrol ettiği; “özgür irade”nin bu algoritmik sistemin ürünü ve/veya öğesi olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Yürüyen, koşan, yiyen, üreyen, konuşan, düşünen, icat eden insan sadece atomaltı parçacıkların oluşturduğu kimyasal varlıklardır. Yani evreni oluşturan kimyasal varlıkların bir parçasıdır. Bu bağlamda, insan evrenin kendisidir: evrenden ayrı veya farklı olamaz; davranamaz; farklı kurallara tabi olamaz.
Evrende “herşeyin” algoritmik bir sistem dahilinde var olduğu; hareket ettiği ve her şeyin benzer kurallara tabi olduğu kanaatindeyim. Sözde bilinç, özgür irade, bilimsel gelişmeler ve bilakis icatların bu algoritmik sisteme tabi olduğu açıkça görülmektedir. Algoritmik sistemin sözde insan “bilinci” ve “özgür iradesi” vasıtasıyla nüfuz edilerek değiştirilebilmesinin mümkünlüğü irdelenmesi gereken bir husustur.