BEN SİZE TAARRUZU DEĞİL ÖLMEYİ EMREDİYORUM
Yer Çanakkale
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk
Günlerden 18 Mart 1915
Tarih en parlak sayfasını açıp, bugünü şöyle kaydetmeye hazırlanıyor
‘TÜRKLERİN MUCİZE ZAFERİ’
Korkma diyordu Mehmet Akif
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
Korkmadılar
Bile bile gittiler ölüme, bir an bile tereddüt etmediler.
Bir emirdi, dilden çıkıp, kalplere komut veren ve O’ndan gayrısına insanı kör ve sağır eden.
‘Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum’ demişti Başkomutanları
Bu emir, mavi gözlerinde okyanuslar batıran, yüreğini attığı kıvılcımları yangınlara çeviren bir adamdan geliyordu.
O Adam’dı
Sırtına cephaneleri koyup buz tutmuş dağları nefesiyle ısıtan
O Adam’dı Yitirilmekte olan toprakların küllerinden VATAN yapan Karşılarında neredeyse bir dünya düşman askeri vardı. Onlar ise bir avuçtular lakin bir kişi öldü bin kişi oldular, bir yürek sustu, bin yürek savaştı, aç kaldılar,yaralandılar,kiminin bacağı,kiminin kolu koptu ama onlar yine savaşmaya devam ettiler ve gelmiş geçmiş en büyük zafere adlarını kanlarıyla yazdırdılar. Savaş boyunca bir metrekareye ortalama 6000 mermi düşmüştü. Bu oran dünya savaş tarihinin en yüksek oranıydı. Çanakkale Savaşı’nda erkekler ile birlikte keskin nişancı kadınlar, kadın piyadeler de ön saflarda savaşmış ve ortak mücadele vermişlerdi. Mustafa Kemal Anafartalar’da yaralanmış, kalbinin üstünde bulunan cep saatinin kurşunu yavaşlatması sayesinde hayata tutunmuştu.
Mustafa Kemal anlatıyor:
Cephanesi biten bir taburun geri çekildiğini gördüm
— Niçin kaçıyorsunuz? dedim.
— Efendim düşman…
— Nerede düşman?
— İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış serbestçe ilerliyordu.
Düşman bana askerlerimden daha yakın. Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır yoksa bir içgüdü ile mi bilmiyorum kaçan erlere:
— Düşmandan kaçılmaz dedim.
— Cephanemiz-kalmadı dediler.
— Cephanemiz yoksa süngümüz var dedim. Ve bağırarak
— Süngü tak dedim. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerleyen piyade alayı ile Cebel Bataryası’nın erlerini marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Erler yatınca düşman da yere yattı. Kazandığımız an bu andır.
Kireç Tepe’yi tutmak emrini alan Türk subay ve askeri tereddüt içindeydiler; fırsat gözetiyorlardı. Fakat düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu. Mustafa Kemal bu hali görünce siperlere koştu,askerin arasına karıştı ve sordu:
”Niçin geçmiyorsunuz ? ” İçlerinden biri cevap verdi:
”Düşman ölüm saçıyor, geçilmez !” Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden:
”Oradan böyle geçilir!” dedi ve ileri fırladı. Mehmetçik artık durur mu ? O da kumandanının arkasından ileri atıldı. Toz, duman, alev ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar, tepeyi tuttular.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Çanakkale Savaşının bilançosu
56 bin 643 şehit
Sakat kalanlar 97 bin 7
Kaybolanlar 11 bin 178
Çanakkale’ye bir kere gitmek kısmet oldu. Şehitler anıtını gezerken her adımımda Şairin şu dizeleri çınladı kulaklarımda
Bastığın yerleri ”toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Evet, bastığım topraklar şehit kanlarıyla sulanmış, kefeni olmayan, bugünümüzü borçlu olduğumuz kahramanların gömülü olduğu topraklardı. Anaların çığlık seslerini duyuyor, acı içinde kıvranan gencecik fidanları görüyordum. Hepsi boylu boyunca kanlar içinde yatıyorlardı yerde.Yanlarına gidip saçlarını okşadım.Tam o sırada birinin bana baktığını gördüm,gözlerinden bana doğru denizler taşıyordu,keder yüklü gemilerin yüzdüğü denizler.Aynı anda bir ses duydum,hep bir ağızdan bana sesleniyorlardı.’İncitme yazıktır Atanı’.Gözlerimden minnet dolu yaşlar süzülürken yanaklarıma,yavaşça eğilip fısıldadım toprağa,huzur içinde uyuyun,kanınız toprakta kalmayacak,VATAN BİZE EMANET,ben öyle bir Atanın evladıyım ki,bırak bu dünyayı ,cenneti verseler,saçının bir teline değişmem ,ben O’nun sevdasını vatan iğnesiyle göğsüme dikip,kefenimi O’nun kumaşıyla biçmişim,incitmek bir yana,gözlerine gölge düşmesin diye ÖLÜRÜM BEN,SEVE SEVE ÖLÜRÜM
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
BU VATANDAN HİÇ GEÇİLMEZ
öyle bir savaştı ki o
eli silah tutan değil
yüreği iman tutan
gönlü toprak kokan bir milletin
imkansızlığa karşı
canıyla kanıyla savaşıydı
öyle bir adamın
başkomutan olduğu
bir savaştı ki o
dünyada hiç bir
millete nasip olmamış
hiçbir ananın doğuramadığı bir yiğidin
en önde saf aldığı bir savaştı
tek cephaneleri
vatan aşkı
tek sermayeleri
bir avuç topraktı
ne dökülen kanların
ne de şehit olan canların
hesabının olmadığı
bir savaştı
kaç yıl geçerse geçsin
bir avuç da kalsak
o haykırış ilelebet
kulaklarımızda kalacaktır
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
BU VATANDAN HİÇ GEÇİLMEZ,, (ö.k.h)