

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük: “Çağımızda zafer Savaş değil, Barıştır”
Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Afrin’e yönelik ‘Zeytin Dalı’ Harekâtına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Av. Küçük, yaptığı açıklamada “Devletin; Terörle mücadele etme, sınırlarını koruma, ülkesi ve insanına gelebilecek saldırıları def etme görevi bulunmaktadır. Ancak! Hamaset ortamının ve siyasi çıkar kaygılarının bulunmadığı, sağlıklı bakış açısında asıl kahramanlığın savaşı değil, barışı savunmak olduğunu herkes düşünmelidir” dedi.
ADANA (GÜNEY HABER)-Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Afrin’e yönelik ‘Zeytin Dalı’ Harekâtına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Av. Küçük, yaptığı açıklamada “Devletin; Terörle mücadele etme, sınırlarını koruma, ülkesi ve insanına gelebilecek saldırıları def etme görevi bulunmaktadır. Ancak! Hamaset ortamının ve siyasi çıkar kaygılarının bulunmadığı, sağlıklı bakış açısında asıl kahramanlığın savaşı değil, barışı savunmak olduğunu herkes düşünmelidir” dedi.
Ulusları refah ve mutluluğa eriştiren en temel yolun barış olduğuna inandığını belirten Av. Küçük, “Adana Barosu olarak, barışı yüceltiyor ve savaşı lanetliyoruz. Savaş çığırtkanlarının sesinden daha kötüsü, barışı isteyenlerin kayıtsızlığının olduğuna inanıyoruz” diye konuştu.
Afrin ‘Zeytin Dalı” Harekatının üzerinden 5 gün geride kalırken, 3 şehit verildiğini, Türkiye’nin 2016 yılında düzenlediği Fırat Kalkanı Harekatında ise 72 askerimizin şehit düştüğünü hatırlatan Av. Küçük, ” Zeytin Dalı Harekatı’nda günler ilerledikçe dileğimiz şehit sayımızın artmamasıdır. Elbette PKK, YPG gibi terör yapılanmalarının bölgede hakimiyet kurmasına tahammül edilemez. Her ne kadar bu durum kimileri tarafından Suriye’nin iç sorunu ve politikası gibi değerlendirilse de ilerleyen süreçlerde ülkemize yansıyabilecek terör unsurları ile mücadele edilmelidir.
400- 450 bin dolayında nüfusun yaşadığı Afrin’de; 8-10 bin civarında terörist yapılanmasının bulunduğu ifade edilmektedir.
Siyasi iktidarın temsilcileri, harekatın dört safha halinde yapılacağını ve sınırdan 30 kilometre derinlikte bir güvenli alan oluşturulacağını söylemektedir ve bu harekatın çok kısa bir süre içerisinde tamamlanacağı belirtilmektedir.
Türkiye, IŞİD, PKK ve uzantısı PYD gibi ülkemiz adına tehdit unsuru taşıyan terör örgütlerine karşı olduğunu, bölgede yaşayan insanlara, bölgenin asli unsurlarına karşı olmadığını herkese, tüm dünyaya açık, net ve inandırıcı bir biçimde anlatmalıdır.
Bu durumda, yapılması gereken, ülkede gerçek ve katılımcı demokrasiyi egemen kılarak bölgede de demokratik rejimlerin desteklenmesi ve istikrar ile bütünlüklerinin savunulması olmalıdır.
Yaşadığımız coğrafyada, Ortadoğuda ve Suriye’de boy gösteren Amerikan emperyalizmi destekli ayrılıkçı ve kökten dinci terör tehditlerini ortadan kaldırmak, bölgede ve ülkede adil ve kalıcı barışı egemen kılmak için özel çaba sarf edilmelidir. Ancak bu yapılırken de, yaşlı, kadın, çocuk gibi çatışmalardan en çok zarar gören sivil halk korunmalıdır. Demokrasiden yana olan güçler için bu, yaşamın doğal gereği, kaçınılmaz bir davranış biçimidir.
“YASAK OLAN SAVAŞ PROPAGANDASIDIR, BARIŞ DEĞİL”
1966 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 20. maddesi savaş propagandasını ve düşmanlığı savunmayı yasaklamaktadır. Ülkemizde bu sözleşmeye 2003 yılında taraf olarak her türlü savaş propagandasının hukuken yasak olduğunu kabul etmektedir. Ülkemizin ve toplumumuzun yaşadığı ayrışma ve çatışma ne yazık ki Suriye’ye düzenlenen askeri operasyon ve savaş ortamına da yansımış, son operasyonun doğruluğu, yanlışlığı, eksikliği, yerindeliği vs. nedenlerden üzerinden ayrışma derinleşmektedir.
“ELEŞTİRİ VE SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINA SAYGI DUYULMALIDIR”
Askeri operasyon ve savaş ortamı hakkında eleştirel düşünceler ve yazılar nedeniyle sosyal medya paylaşımlarından dolayı yaklaşık 150 kişinin gözaltına alınarak yasal işlem başlatılması, askeri operasyonla ilgili basın açıklaması ve karşı görüşlerle ilgili tahammülsüz, korku, baskı ortamı oluşturulmak istenmesi hukuk devleti ve demokrasi kavramlarıyla bağdaşmaz. Yönünü muassır medeniyetlere çevirmiş ve 95 yıllık kazanımlara sahip Cumhuriyetimizin, devletimizin, siyasi iktidarın, görev ve sorumluluk makamında olanların hoşgörüyü içlerine sindirmesi gerekmektedir.
Hamasetin egemen olduğu, savaşın iktidar ve birçok muhalefet partisi tarafından iç politika malzemesi olarak görüldüğü ve ‘siyasi kazanç’ bakış açısıyla desteklendiği bu ortamda asıl kahramanlık, savaşı değil, barışı savunmaktır.
Bir şekilde içine sürüklendiğimiz savaşın, bir an önce, kalıcı ve adil bir barışa dönüşmesi için sağduyulu ve serinkanlı çözümler üretilmelidir.
Geçmiş yıllarda Irak’ta, Afganistan’da, Libya’daki iç çatışmaların ve yarattığı derin ayrılıkların benzerinin yaşandığı Suriye’de de savaşın son bularak demokratik yasal unsurların hakim olması bölgemiz barışı ve huzuru için bir an evvel yaşama geçmelidir.
Ülkemizin hiçbir şekilde doğrudan tarafı olmadığı, ancak en yakın ve en uzun sınır komşusu Suriye’deki iç savaşa Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi “Yurtta Barış, Cihanda Barış.” çerçevesinde bakılmalıdır.
Ülkemiz, komşularımız, mazlum milletler ve insanlık için barış temenni ediyor, bütün dünyaya kalıcı barış diliyoruz.
‘Zeytin Dalı’ Harekâtında yaşamını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Ulusumuza sabırlar diliyoruz. Dileğimiz ve isteğimiz bu harekatın daha fazla şehit verilmeden bir an evvel sonlanması, bölgemizin ve ülkemizin iç huzura kavuşmasıdır.”