Son yıllara damgasını vuran Portakal Çiçeği Festivali, uluslararası festivaller kapsamında yer alması münasebetiyle, şuanda tüm dünya Adana’yı konuşuyor.
Festival nedeniyle dünyanın ve Türkiye’nin pek çok şehrinden insanlar akın akın Adana’ya gelerek, eğlenceli dakikalar yaşıyor. Festivalin içeriği ise oldukça zengin… Konserler, yarışmalar, gösteriler, kortej, rekor denemesi, sinema filmi gibi pek çok etkinlik ücretsiz olarak karşımıza çıkıyor.
Bu yıl artık şuna inandım, Türkiye’deki en iyi festival Portakal Çiçeği Festivali… Bu yıl gerçekten çok iyi hazırlanmış bir sunum vardı karşımızda. Türkiye’nin narenciye ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan Adana’da bu böyle bir festival gerekliydi.
“Peki festivalde eleştirilecek bir şey yok mu?” diye soracak olursanız;
Elbette eleştirilerimiz var. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, festivalin adı Portakal Çiçeği Festivali, ama ortada ne portakalın, ne limonun, ne de mandalinanın çiçeği var. Ağaçlarda bir tane bile çiçek yok. Peki bu festival neden düzenleniyordu? Narenciye çiçeğinin eşsiz kokusunu Adana dışında yaşayan insanlara tanıtmak için düzenlenmiyor muydu?
O yüzden düzenlenen festivalin amacına tam olarak ulaşamadığını düşünüyorum. Çünkü orda da ne bir koku, ne de bir portakal çiçeği bulunuyor. Biliyorsunuz artık iklimler değişiyor, 6 yıl önce belki de Nisan ayının ilk haftasında portakal ağaçları çiçek açıyor olabilir. Ama özellikle bu yıl narenciye çiçekleri çok erken çiçek açtı.
Ağaçların ne zaman çiçek açabileceğini kış mevsiminde ziraat mühendisleri takip edebilir, tahminde bulunabilir. Tamam organizasyon güzel, insanlar akın akın gelmiş ama ortada portakal çiçeği yok… Bu nedenle de yapılan festival sıradanlaşıyor. Özellikle yurt dışından ve şehir dışından gelen insanlar gerçekten portakal ağaçlarının çiçeklerini açmış olduğu tarihte şehrimize gelmiş olsaydı, neler yaşanırdı değil mi? O insanlar kaç kişiye bu kokuyu anlatmaya, tanıtmaya çalışırdı… Ve gelecek yıl yapılması beklenen festival çok daha kalabalık geçmez miydi?
İkinci bir eleştiri olarak da şunu söyleyebilirim… İnsanların elinde maket portakallar, kafalarında yine plastik malzemelerden yapılmış portakal çiçeği festivali bulunuyor. Keşke bir soğuk hava deposunda, bir miktar portakal tutulsaydı ve festivalde bu ürünler kullanılsaydı. Her yerde portakal kabuğundan yapılmış reçeller…
Üçüncü eleştirim, kortej alanına girdim, ilk duyduğum melodi Ankara havası oldu. Adana’nın hiç mi şarkısı yok, Adanalı hiç mi şarkıcı yok… O kadar Adana için yapılmış, yazılmış ve söylenmiş şarkılar varken keşke bu şarkılar söylenseydi. Elbette yerel sanatçılarımız da keşke festivalde istedikleri yerde olabilselerdi…
Birkaç eleştirim daha var aslında ama onlarda şimdilik bende saklı kalsın. Bazı eksikliklere rağmen, Adanalılar bu festivali çok sevdi ve gerek yurt dışından gerekse de şehir dışından gelen insanlarla muhteşem günler yaşadı. Eksikliklerine rağmen önümüzdeki günlerde çok konuşulacak olan festival, umarım Adana tanıtımı için bir pozitif bir referans olur. Ayrıca festival sayesinde artık Adana dışında yaşayan insanlar Adana şehrinde de çok güzel şeyler yaşandığını, Adana şehrinde insanların çok mutlu olduğunu da öğrenmiş olur. Ama en büyük temennim bu festival gelecek yıl narenciye üreticisinin yüzünü güldürür ve hiçbir çiftçinin ürünü dalında kalmadan satılmasına faydası olur inşallah…