Demek
ki inanılınca Adana Demirsporlu oyuncuların neler yapabileceğini net şekilde
gördük. Öne baskı müthiş, hem savunma ve de hücumda dört dörtlük bir performans
ortaya koyuldu. Altınordu gibi bir takımı adeta ezdik ve geçtik..
Demirspor’da, takım biraz
kıpırdayınca seyircinin performansı zaten kendiliğinden artıyor. Havanın güzel,
bir altyapı takımı olma örneğini ülkemize yaşatan Altınordu’nun rakip olması,
maça olan ilginin daha da artmasını sağlamış. İlk on dakikadaki oyun kimseyi
mutlu edecek boyutta değildi. Bir deplasman klasiği gibi oynamaya çalıştılar.
Özellikle, defans dörtlüsünün geride çakılı kalması, Traore’nin uzun ve yüksek
toplarla Pote’yi değil de, Kosecki’yi buluşturma isteği, oyunun oturmasına
kadar olan zaman diye tanımlanabilir.
İlk yarıdaki oyuncuların oynama
iştahı, oyun kalitesine de yansıdı. Kosecki’nin ve Kaan’ın sakatlık nedeniyle
dışarıda, Erdal’ın solda Batuhan’a yakın oynaması, Traore’nin göbekte tek
kalması, ikinci yarıdaki oyun kalitesine de negatif yansıdı. Bu durum zaman
zaman forvet ile defans arasındaki mesafenin daha da açılmasına neden oldu.Bir
altyapı ve sistem takımını net skorla yenmek kolay değil. Buna takımın şiddetle
ihtiyacı vardı. Kısa boyuna rağmen, yüksek hava topunu indirmesi, kaleye
vuracakmış gibi yaptığı iki hamleden sonra, Berke’ye al da at demesi, Ceza
sahası köşesinde kaptığı topu, altı pas üzerinde Vedat’a gol yaptırması, maçın
sonucunu etkileyen, iki sonuç odaklı hareketidir diyebiliriz. Buradaki
Kosecki’nin başarısına Ümit Özat hocanın katkısını da eklemek lazım. Her hafta,
tüm rakip takımların defansı Pote’ye odaklanıyor. Bu hafta bu durum, Ümit hoca
tarafından fırsata dönüştürüldü.