Henüz 4 ya da 5 yaşlarındayım. Namrun yaylasındayız. Adanalılar bilir, yeşilden gözgözü görmeyen bir cennet parçası, yazın sıcaklarından oraya kaçıyoruz.
Sıradan bir gün, yani benim için. Ama ev halkı telaşlı, ev halkı dediysem Serpil Teyzem, malum o demek benim için ev halkı demek zaten. Çalı çırpı topluyor arkadaşlarıyla, temizlik yapıyorlar diye düşündüm çocukluk aklımla. Derken akşam oldu, ortaya ateşler yakıldı, şarkılar, danslar, bir bayram havası. Ben de çok mutluyum tabi. Lakin anlam veremediğim bir şey var insanlarda. Mutlular ama sanki hüzün minnet coşku sevinç ve acı duyguları birbirine karışmış.
Bir ara dedem çağırdı beni yanına, ’evladım’ dedi ‘bu ateş neden yakıldı, biliyor musun? ’Evet’ dedim bilgiç bilgiç ‘temizlik için’ ’Yok’ dedi,’ gel yanıma otur da anlatayım sana neden yakıldığını.’ Dizine hoplayı verdim, malum yerim orası çünkü. Anlatmaya başladı.’ Bir zamanlar’ dedi ,’bizim köyümüzü düşman birlikleri sarmıştı. Her tarafı yakıp yıkıyorlardı. Hatta beni de bir kuyuya sarkıttılar. İşte tam da o anda, bir adam geldi ve beni o kuyudan kurtardı. Onun adı Atatürk’tü. İşte bugün onun kazandığı zaferler zincirini kutluyoruz. BUGÜN 30 AĞUSTOS.’
Meğer o gün, ben mavi bir denizin sonsuz ufuklarına doğru yolculuğa çıkacakmışım. Ve o ufuklarda kalbimi sonsuza dek o adama teslim edecekmişim.
Bu yıl kurban bayramı tatili 30 Ağustosla birleşince uzunca bir tatil olanağı bulduk. Önce Yunanistan’a sonra Ege kıyılarına gittik.
Yunanistan kime neyi ifade eder bilmem ama bana aşık olduğum adamın doğduğu toprakları ifade eder. Evini gezerken katıla katıla ağlamamak için kendimi nasıl tuttuğuma Tanrı şahittir.
O anda patlatmışım bir şiir yine
DAHA ÖLÜR MÜYÜM SANDIN?
Doğduğun topraklara yüz sürdüm diye
yürüdüğün yollardan geçip
MİS gibi vatan kokunu içime çektim diye
Daha ölür müyüm sandın?
dudaklarım secdede
kalbim huzurunda el pençe
dolaşırken ardın sıra caddelerde
Mustafa’m diye İNLEYİP
Kemal’im diye ağlamam mı sandın?
Dilimde milyonlarca dua
Kabe niyetine geldiğim evinde
Göğsümü gere gere diz çöküp önünde
‘Atammm sana vatanından iyi haberler getirdim’ diyemedim diye
O ZALİM KADERE ah etmem mi sandın
30 Ağustosu Egeye denk düştü. Aman iki de denk düşmüş.
Sabah havuzun başında başlayan tören Gümüşlükte sürüyor. Böyle bir kutlama olamaz. Bütün Ege İzmir Marşıyla inliyor. Her yerde Atatürk’ün devasa posterleri. Mahşeri bir kalabalık. Hep bir ağızdan avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz.
İzmir’in dağlarında çiçekler açar.
Altın güneş orda sırmalar saçar.
Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar.
Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa;
Adın yazılacak mücevher taşa.
Tam o anda deniz kabardıkça kabarıyor. Rüzgar alabildiğine şiddetini artıyor. Öyle ki şiddetinden ağaçlar sallanıyor. Sanki hepsi birden bize vokal yapıyor.
İzmir dağlarına bomba koydular
Türk’ün sancağını öne koydular.
Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular.
Kader böyle imiş ey garip ana
Kanım feda olsun güzel vatana.
Ve gökyüzü bir de beni dinleyin diye kükrüyor.
Türk oğluyum ben ölmek isterim.
Toprak diken olsa yatağım yerim.
Allah’ından utansın dönenler geri
Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa
Gözlerimiz dolu dolu, kalplerimiz kanatlanmış, kollarımız sımsıkı sarmış O VATAN ADAMI. Bir duygu seli ki denizlere karışmış, taştıkça taşıyor sular.. Bütün tabiat secdede. Hep birlikte haykırıyoruz.
YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA.
Kopmuşum artık. Salmışım gözlerimde biriken yaşları. Bir ekleme de ben yapıyorum
BU SEVDA BİTMEZ
Seni seviyorum İzmir. Seni çokkkk seviyorum