
Bu yazıyı yazmak için gündemden düşmesini bekledim. Allah için çok da fazla beklemedim, hemen düşüverdi. Eee tabi çok daha önemli meseleler var. Demet Akalın’ın boşanması, Murat Boz, Aslı Enver aşkı vs vs vs.
Pantolon derken, hani şu iki paçalı, yüksek bel, orta bel, düşük bel diye satılan çaput parçasını diyorum. Hani şu bazı insanların, ‘ay hayatım ben şuradan aldım, buradan aldım’ deyip markasıyla övündükleri kumaş parçası. Hani bir babanın ölümüne, bir çocuğun yetim kalmasına neden olan O Koskocaman Pantolon.
Her ne kadar meslektaşlarım da olsa, çocuğu bunun için cezalandırmak hatta eve göndermek de neyin nesi. Aklım almıyor demeyeceğim, artık benim her şeyi aklım alıyor almasına da, beynim almıyor. Üstelik henüz eğitim öğretim yılının başladığı ilk günlerdeyiz. Hepimizin bildiği gibi sıkıntılı bir süreç geçiriyoruz. Bu sabırsızlık, bu acele nedir. Her şey bir yana, neden basit bir nedenden dolayı o çocuk derslerden geri kalacaktı. Bu kadar önemli miydi bu pantolon?
Lakin ben daha çok, bu memlekette bu kadar zengin insan varken, bir çocuk neden pantolon alamıyor, işin orasında takılı kaldım.
Her şey olup bitiyor aklımız başımıza geliyor. Yok, işte ben üstleneceğim masraflarını falan filan. Yahu o baba ölmeden önce neredeydiniz siz. Yok, bilmem ne marka, bilmem kaç para çanta alıp dolaşmak varken derdiniz mi? O zaman şimdi de derdiniz olmasın.
Neden kazandığımız paranın ihtiyacımız kadar olanını harcayıp, kalanını muhtaç olanlara vermiyoruz. Neden insanların sırf içine düştükleri maddi imkânsızlıklar nedeniyle ölmelerine, aç kalmalarına, sıkıntı çekmelerine seyirci kalıyoruz.
Ve hiç utanmadan bir de dönüp, Allah’a inancımızın tam olduğundan dem vurup, cennete gidebilmeyi umut ediyoruz.
Geçin bunları; Yürek gücünüz yetiyorsa, gelin şu indirdiğimiz insanlık şalterini hep birlikte kaldıralım, daha fazla kişi ölmeden.