Nisan demek Adanalılar için açan portakal çiçeklerinin bütün atmosferi turuncu bir bahara boyaması demektir, hele o kokusu yok mu, fersah fersah bir coşku dolar içinize. Yüreğiniz kıpır kıpır bir heyecanla çarpmaya başlar. Lakin şu bir gerçek ki, bu kokunun böylesine bir karnavala dönüşüp, önce Adana sokaklarında, sonra da uluslararası bir boyutta nam salacağını, hiçbir Adanalı hayal bile edememiştir. Kim derdi ki bir adam, portakal çiçeğinin kokusundan ilham alacak ve bu ilhamı dünya çapında görsel bir şiire, şölene çevirecek. Adı da Portakal Çiçeği Karnavalı olacak.
ADANA (GÜNEY HABER)-Nisan’da Adana mı? Cennet’te Adana mı? Bana sorarsanız Cennet’te Adana. Neden böyle söylediğimi anlayabilmeniz için bu karnavalı mutlaka görmeniz lazım. Nisan demek Adanalılar için açan portakal çiçeklerinin bütün atmosferi turuncu bir bahara boyaması demektir, hele o kokusu yok mu, fersah fersah bir coşku dolar içinize. Yüreğiniz kıpır kıpır bir heyecanla çarpmaya başlar. Lakin şu bir gerçek ki, bu kokunun böylesine bir karnavala dönüşüp, önce Adana sokaklarında, sonra da uluslararası bir boyutta nam salacağını, hiçbir Adanalı hayal bile edememiştir.
Kim derdi ki, bir adam, portakal çiçeğinin kokusundan ilham alacak ve bu ilhamı dünya çapında görsel bir şiire çevirecek. Adı da portakal çiçeği karnavalı olacak. Bu şiirin içinde aklınıza gelebilecek bütün güzellikler yaşanacak, satranç turnuvaları, dinletiler, danslar, kostüm yarışları, konserler, vs vs.
Evet, her yıl olduğu gibi, bu yıl da Ali Haydar’la röportaj yapmak için düşüyoruz yollara. Ama bu sefer Maltepe’de ki Toyota Plaza’da değil, Maçka’da ki ofisinde. Ve şundan bir kez daha emin oluyorum, mekânlara anlam yükleyen, eşyaları, konumu ya da manzarası değil, içinde bulunan insanlardır.
Bu röportajı yaptığımız gün, İstanbul’da hava karanlık ve yağmurluydu, lakin ofisten içeri girer girmez bulutların arasından sızıp gelen ama aslında olmayan güneşin, duvarlara çarpıp, odanın her köşesine yayılışına şahit oldum. Peşi sıra toprak ananın en cömert tarafından ciğerlerime kadar doldurduğu portakal çiçeği kokusuna.
Nisan’da Adana fikri, en çetin kışların ardından gelen umut mevsimi gibi, önce portakal çiçekleri toprağa ıslık çalıp baharın ilk startını veriyor ve insanlar gökten yağan turuncu konfetiler eşliğinde sokaklarda toplanıp, barışın, dostluğun, bir bayrak altında tek olmanın şarkısını söylemeye başlıyor, Tam da ihtiyacımız olan şey; Bir Olmak. Evet, biraz sohbetten sonra sorularıma başlıyorum.
Portakal çiçeği deyince, aklına gelen anılarından birkaç örnek ver desem, ne dersin?
Gençlik yıllarımda basketbol oynardım ve kapalı spor salonuna giderken Vali Yolu’ndan geçerdik. Bilirsiniz o yol iki taraflı turunç ağaçlarıyla kaplıdır. Hala da öyledir. Keşke tüm bulvarlarımızda aynı yoğunlukta turunç ağaçları ekilse. Antrenman veya maçlara giderken, o yoldan kuş gibi hafif geçtiğimi hatırlıyorum hep. O büyülü koku, tüm yorgunluğumu alır, hatta daha da enerjiyle doldururdu ruhumu. Ve nisan geldi mi en sevdiğimi şey, kot pantolonlarımızı ve Converse ayakkabılarımızı giyip, Gazipaşa’da yürüyüşe çıkmaktı. Adım başı durup arkadaşlara, tanıdıklara selam vermekten, bir boydan diğerine 2-3 saatte gidebilirdik. Ve bahar geldi mi, mutlaka Tombul Plak’dan yeni çıkmış hit şarklıların listesi yapılarak kaset doldurulurdu. Yani, portakal çiçeği mevsimi bizim için hep heyecan dolu “yeni bir başlangıç” gibiydi. Hiç eskimeyen…
Bu karnavalı İstanbul’da da yapmayı düşünmez misin?
Hiç düşünmedim doğrusu. İstanbul’un bir karnavala ihtiyacı var mıdır, ona da bakmak lazım. İstanbul’da hayatın kendisi bir karnaval aslında!
Şaka bir yana, bu tür projelerde 2 temel şeye bakmak lazım; birincisi, “Neden?” sorusuna bir cevabınız olmalı. Yani, neden böyle bir proje yapıyoruz, gerçekte amacımız nedir? İkincisi ise; sürdürülebilir mi? Çünkü birçok proje bir heyecanla ilk yıl yapılıyor ama devamı gelmiyor. Bana sorarsanız, İstanbul’dan önce, Anadolu’daki birçok ilimizde yapılacak o kadar çok proje var ki… önce onlara yoğunlaşmak gerekir diye düşünüyorum..
Bu sene karnavalda bazı değişikler olduğu söyleniyor. Var mı böyle bir şey?
Evet, bu sene korteji yine şehir içinde yapmayı planlamaktayız. Valilik ve Emniyet Müdürlüğü destekleriyle bu sene bunu başarabileceğimizi düşünüyoruz. Ancak, son kortej yürüyüşünde herkesin katılımıyla yaklaşık 90 bin kişi yürümeye kalkmıştık hatırlarsanız. Fakat şehirde böylesine büyük bir grubun toplanabileceği veya yürüyebileceği alan bulmak çok güç. Ayrıca, dünyadaki örneklerde de olduğu gibi, amacımız kostümlü grupların kortej yürüyüşü yapması ve sivil katılımcıların da kaldırımlardan bu korteji izlemesini sağlamaktır. Bir aksilik olmazsa, bu sene bu kortej formatını şehir merkezinde gerçekleştirebileceğiz gibi görünüyor.
Karnavalda gerçekleşmeyen bir hayaliniz var mı, yani şu da olursa daha iyi olur dediğiniz bir şey?
Olmaz mı, birçok konu var daha halledemediğimiz. Mesela stantların tek tip ve standart formatta, daha düzenli olmasını sağlamalıyız. Çevre temizliği konusunda birçok duyuru yapıyoruz ama maalesef bu konuda istediğimiz hassasiyeti pek göremiyoruz. Yurtdışından daha fazla turist gelmesini ve sadece şehrimizi değil, bölgemizin, ülkemizin tanıtımına daha çok katkıda bulunmalıyız. Yeterli bütçemiz olabilse daha fazla yabancı medya temsilcilerini getirebilmeyi ve karnavalın daha fazla yabancı ülkede duyurulmasını sağlamalıyız. Kısaca, daha iyileştirilecek çok fazla şeyimiz var. Her yıl adım adım bunları hayata geçirmeye gayret ediyoruz.
Bu karnavalın bu kadar ilgi göreceğini, Adanalıların böylesine bu karnavala sahip çıkacaklarını bekliyor muydunuz?
Aslında bekliyordum, ama bu kadar kısa sürede bu seviyeye geleceğini ben de tahmin etmemiştim doğrusu. Ama işte Adana halkı bu, bir şeye inanırsa, onu alır coşturur, güzelleştirir, geliştirir..
Özel bir mesajınız var mı?
Bu karnaval sivil bir inisiyatifle başladı ve o şekilde devam ediyor. Elbette ki kentin kamu kurumları, STK’ları, destekleriyle büyüttüler ve geliştirdiler. Bu karnavalı özel kılan da bu zaten. Dilerim ki Adana halkı karnavalına yüzlerce sene bu şekilde sahip çıkar ve hep aynı amatör ruhla, sivil inisiyatif anlayışıyla her sene bu karnavalı gerçekleştirmeye devam ederler. Hep söylüyorum; Adana halkı yine misafirperverliğiyle, mertliğiyle, gelen misafirlerine “sahip çıkacak”, onlara yardımcı olacaktır. Buraya gelen misafirler bizlere emanettir. Bir de şunu söylemek istiyorum; olumsuzluklarla karşılaşıldığında şikâyet etmek yerine, geri bildirimde bulunsunlar, yapıcı eleştirileri her zaman not alıyoruz ve bir sonraki sene gereken iyileştirmelerin yapılması için çabalıyoruz. Ayrıca, lütfen sokaklarımızı kirletmemeye azami özen gösterelim. Bizler karnaval boyunca eğlenip, evlerimize döndükten sonra sokakları temizlemekle görevli kardeşlerimizin işlerini kolaylaştırmamız lazım. Unutmayalım ki, bu karnaval o kardeşlerimizin de karnavalıdır, onlara eziyet olmamasına özen göstermeliyiz.
Ve son olarak; emeği geçen tüm kurum ve kişilere, valiliklere, belediyeler, STK ve meslek odalarına ve en önemlisi de Adana halkına teşekkürlerimi, sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum. İyi ki varsınız!
Ali Haydar Bozkurt, karnaval fikrinin ilk aklına gelişinden bugüne kadar gelinen noktayı anlatırken, sanki henüz kundaktayken kucağına aldığı bir bebekten bahsediyor. O bebeği nasıl büyütüp bugünlere getirdiğini öyle bir coşkuyla anlatıyor ki, siz bir babanın evladının ilk konuşmaya başladığı anı, ilk adımını, aldığı takdir belgelerini ve en sonunda büyüyüp, olağanüstü bir başarının altına attığı imzayı dinler gibi hissediyorsunuz kendinizi. Her ne kadar, inatla ben bu işi tek başıma yapmadım dese de, o gözlerinde ki tarifi imkansız bir mutlulukla beraber çok haklı bir gurura da tanıklık ediyorsunuz.
Sevgili Ali Haydar Bozkurt, İstanbul’da karnaval yapmaktan bahsettiğimde, kesinlikle bunun ardında çok geçerli bir neden olması gerektiğini ve bu fikrin seni çok heyecanlandırması gerektiğini söylemiştiniz. Ayrıca İstanbul’da karnaval yapmanın zorluklarından da bahsetmiştiniz. Bu fikir seni heyecanlandırır mı bilmem ama şunu iyi bilirim. Siz isterseniz bırak gemileri, yıldızları yüzdürürsünüz Boğaz’da, hem de hiç küreklere ihtiyaç duymadan, gök kuşağını köprü yapar iki yakayı birbirine kavuşturursunuz.
Bir Adanalı olarak bu karnaval için size olan minnetimi nasıl ifade edeyim bilmiyorum. Hani bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler ya, sizin bu telvesini portakal çiçeklerinden yaptığınız, bol köpüklü kahvenin kaç kırk yıl hatırı var, işte onu hesap etmek imkânsız.
Neyse ben buradan kendi bildiğim tek lisan olan, Adanalıca teşekkür edeyim size. Senin Allah’ına kurban Ali Haydar Bozkurt.
NİSAN’DA ADANA’DA
Duydun
mu zilin sesini
Bak bahar gelmiş memleketine
O zaman Kulak ver portakal çiçeklerine
Kim bilir neler söyleyecek sana
Nisan’da Adana’da
Haydi, kalk şimdi yerinden
At o kalın yorganı üzerinden
Bak sürme çekip güller gözlerine
Edalı edalı dayanmış pencerene
Kim bilir neler söyleyecek sana
Nisan’da Adana’da
Baharın kokusu düşmüş sokaklarına
Kucak açmış toprakları
Kardeşliğe dostluğa
Dokunmak istiyorsan eğer gök kuşağına
Al bir bilet
Gir Seyhan nehrinin koluna
Nisan’da Adana’da