Sıradan zamanlardan geçmiyoruz, şüphesiz. Bayramlar bile tam kapanma ile kutlanıyor, malum. Devletlerin halk ve kamu yönetimini büyük ustalıkla yapmak durumunda olduğu, her türlü hassasiyeti gözetmek zorunda olduğu aşikâr. Kolay bir süreç değil, ne halk ne de Devletler için. Böyle zamanlarda Devletlerin halkların ihtiyaçlarına hassasiyet göstermesi kadar halkların da Devletlerinin ihtiyaçlarına hassasiyet göstermesi ve ful kooperasyon içerisinde olması önem arz eder.
Düşünce ve ifade özgürlüğü insanın tabiatı ile eştir. Devletler tarafından halklara veya bireylere verilen bir lütuf veya imtiyaz değil; bir haktır. Ancak haklar sorumlulukları da beraberinde getirir. Salgın süreci hem halklar hem de Devletler için çok zordur. Süreç hassastır çünkü insan tabiatını, psikolojisini kapsar. Böyle zamanlarda toplumda kanaat önderlerinin sorumlulukları haliyle artar. Düşüncelerini halkın ve Devletin menfaati doğrultusunda beyan etmeleri gerekir. Halkı kışkırtacak veya Devlet otoritesine zarar getirebilecek düşünceleri ifade etmekten kaçınmaları aklın, mantığın ve hukukun gereğidir. Bu tür zatların beyanları düşünce veya ifade özgürlüğü ile bağdaştırılamaz.