

2001 yılında çıkarılan şeker yasası ve bunu takip eden özelleştirmeler ve Dünya Bankası ile yapılan pazarlıklar sonucu Türkiye Şeker şirketine ait şeker fabrikaları fiili olarak özelleştirmeye alınmış ve 20 Aralık 2000 tarih ve 2000/92 sayılı kararında özeleştirme fiilen yasalaşmıştır. Geniş bir çiftçi kitlesini ilgilendirdiği için kamu şeker fabrikalarının özelleştirilmesi çalışmaları Danıştay tarafından birkaç kez iptal edilmiştir. Ancak şimdi yenden özeleştirme gündeme gelmiştir. Her ne kadar şimdilerde sayıları 200 bin civarında olsalar da aile bireyleriyle birlikte sayıları milyonu aşan pancar üreticileri ile şeker fabrikalarında çalışanların ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmaları kaçınılmaz olacaktır. Özeleştirmeler ile doğal olarak işletmelerin el değiştirilmesi ile çalışanların işten çıkarılması berberinde mağduriyetler yaratabilir. Tarım Bakanı Sayın Fakıbaba’nın belirtiği gibi AB’de daha ucuza şeker üretiyor ifadesi ile üreticilerin şeker pancarı ekmesi sonucu oluşacak şeker açığı ya ithal edilecek ya da nişasta tabanlı şeker şurubundan sağlanacaktır. Türkiye’nin yıllık 2.3 milyon ton olan şeker tüketiminin şeker şurubuna dayandırması toplum sağlığı için ciddi sorunlar doğuracaktır. Sağlık bilinci yeterince gelişmemesi toplumumuzun doğal şeker pancarından üretilen şeker yerine karaciğerinin ayrıştırmakta zorlandığı ve tanımadığı früktoz temelli şurup ile sağlığının dehada bozulacağı kaçınılmaz olacaktır.
Bu bağlamda tarıma dayalı sanayileşmeye çalışan ülkemizin planlı ekonomiye uygun olarak kamu kaynakları ile şeker pancarı ve şeker üretimini yenden düzenleyerek çiftçisini ve vatandaşını mağdur etmeden sağlıklı büyümesini ve gelişmesini sağlaması en gerçekçi yol olacaktır.
Şeker Politikamız Genel Tarım Politikalarımızdan Farklı mıdır?
Türkiye’nin şekerde özelleştirmeye gitmesi konusunda çok sayda kişinin aklına geçmişte yapılan “Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), yem sanayi işletmeleri gibi kurumların” özelleştirmelere sonucu toplumun en temel hayvansal gıda kaynağı olan et, süt pazarının sağlanması sorusu gelmektedir. Ülkemiz sürekli dışarıdan et ithal etmek zorunda kalmakta ve Türkiye Gürcistan gibi az gelişmiş ülkeden 8 kat daha pahalıya et yemektedir (Basın, Şubat 2018) .
Türkiye o gün yapılan yanlış özeleştirmelerin ceremesini halen çekmekte ve sürekli canlı hayvan ve et almaya çalışmakla kalmıyor samanda ithal etmek zorundadır. Bütün bu politikalar berberinde birçok sektörde etkilemektedir. Et balık kurumu özelleşince hayvancılık azaldı, meralar elden çıktı, et pahalıya satılınca itirazlar başladı. Politikacılar toplumu menün etmek için yenden kurmaları kamulaştırmak istedi. Ancak bugün halen et-süt ve yem piyasasında arz-talep tarafındaki dengesizlik ve fiyatlardaki değişkenlik toplumu rahatsız etmektedir. Bu bağlamda şeker şirketlerinin özeleştirmesi ile ileride olacak şeker piyasasındaki oynaklıklar tüketime yönelik yaşanabilecek olası sorunlar kolay kolay çözülemeyebilir.