Sorun çözebilen insan yetiştirilmesi insanların sorununu çözmekten daha önemlidir. Prof. Dr. Atabek (3 Mayıs 2004, Cumhuriyet gazetesi) koruyucu kültür yerine kendini koruyabilen insanlar yetiştirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Çünkü diyor Atabek; yetiştirdiğimiz çocuklar karşılaştıkları sorunları çözemiyor ve bizim korumamız gerekiyor ya da yanlış çözümlere kayıyorlar. Temelinde de sorun çözmeyi bilmiyorlar. Genelde analitik düşünemedikleri için genelde yanlış algılama nedeniyle soruna başka boyutta bakabiliyorlar. Ülke olarak bunun mutlaka aşılması gerekir. Ülke olarak sorunların doğru algılanması ve nasıl çözülebileceği konusunda öncelikle zihinlerin zinde olması gerekir. Sorgulayıcı ve sorun çözücü interaktif yaklaşımlar sağlanması gerekir. Bu da ancak çok yönlü ve interdisipliner yaklaşımla sağlanabilir. Bu yaklaşım kişinin kendisini tanımasını ve çevresinde olup bitenlerin farkına varması ile sağlanabilir. Farkındalık ise eğiliminde değişimlerin yaratılması ile sağlanır.
Eğitim analitik ve soyut düşünme becersin kazanmış, bilgi birikimi artmış kişilerin farkındalığı doğal olarak daha yüksek olmaktadır. Bütün bu olay ve gelişmeler bir eğitim süreci içinde gerçekleşmektedir. Eğitim bu anlamda kişinin kendi bilincine varması sonucu ve bunun da yaratığı bir özgürleşme sürecidir. Eğitim kişiyi kendini belirleme ve birey olma bilincini geliştirir. İnsanın kendini geliştirmesi, edindiği bilgiyi toplumun yararına sunması gerekir.
Doğru Kişi Doğru Yerde midir?
Sorunların çözümü belirli bir bilgi, birikim, tecrübe, eğitimli ve liyakatli olmayı gerektiriyor. Son yıllarda yaşanan birçok sorunun kökeninde liyakatli kişilerin başka ortamlarda ve ülkelerde kendilerine daha iyi olanaklarla yer aradığı belirtiliyor. Doğru kişi doğru yerde olamadığı zaman sorunlar da çözülememekte, hata sorunlar çoğu zaman daha da işin içinde çıkılamaz duruma gelebiliyor. Bu da ancak bilgi sahibi, 21. yy. çok yönlü yetkinliklere sahip kişi ve kişilerin ortak aklı, strateji ve planlaması ile sağlanmaktadır. Bugün dünyanın eğitim, bilim, teknoloji, ekonomi ve sosyal yönden farklılaşması belirleyen biricik olgu bilim ve eğitim ve sorun çözme becerisine sahip nitelikli insan gücüne sahip olup olmaktır.
Sorun Çözmeye Açık Olmamız Gerekir
Ülkemizdeki bir diğer önemli sorunda kendi sorunlarını çözme konusunda anlayış değişimine kapalı olmasıdır. Yani kendini yenileme, her olayı sorgulamadan geçirme kültürü ve tutumun sahip olmaması gösterilebilir. Düşüncenin özgürleşmesi önündeki duvarları yıkması ve zihinsel zincirlerden kurtulması için gerekli olan akıl süzgecinin çalıştıramamasıdır. Temelde birçok soru ve görüş zihindeki değerler eleklerine takılmaktadır. Engeller öncelikle zihinde oluştuğu için öğrenilmiş çaresizlik denilen bilgiyi aynı kategoride üst üste yığarak tamamen çözümsüz duruma getirebilmektedir. Sorunlar kartopu gibi büyüğünce çözümsüzlük çatışma alanlarını arttırmaktadır.
Bazı kişiler sorunu boyutlu olarak tanımlamadığı için kendini özgür hissederler. İçinde bulunduğu veya yaşadığı sorunlar kendi dâhilinde geliştiği için kendisini sorunlu tutmadığı gibi karar vermede içinde yaşadığı ortamın önüne koyduğu sorunların çözümünü başkasına havale etmekte ve sorumluluğu başkasından veya kendi dışındaki güçlere yıkılmaya çalışılmaktadır. Yaşadığı koşulları şikâyet ederek içinde çıkamadığı dünyasında sorunun kendisini ve sorunun kaynağını doğru analiz edemeden özgür olup olmadığının farkında bile olamaz. Yoksa sorgulanmadan yaşanmamış ezbere bir yaşam olur. Soru sormayan kişi ve toplum bir şekilde ezbere yaşıyor demektir. Bir ömür böyle ezbere de yaşanmaz. Ezberden kurtulmayan kişi ve toplumun üretmesi ve özgür olması çok da mümkün değildir. Düşünsel anlamda yaşamını gözleyerek, okuyarak, yaşayarak analiz eden ve anlayan insan kendi yolunu çizerek kendisi olur.