

Türkiye’nin 60 yıllık bir rüyası daha sona erdi. Artık Türkiye’nin de bir nükleer enerjisi ve nükleer gücü olacak.
Hepimiz çok iyi hatırlıyoruz, Mersin’in Akkuyu’da yapılmak isteyen nükleer enerji santralinin yapımını durdurmak için yıllarca eylem yapıldı. Hatta aslında eylem yapmak isteyen birçok grup bulunuyor.
Fakat bana yapılan bu eylemler biraz uzak geliyor. Neden uzak geliyor, sonuç olarak biz bu gücü bilmiyoruz. Yani nükleer enerji santrali eğer standartlarına uygun yapılmaz ise çevreye zarar veriyor. Bu doğru… Peki ya standartlarına uygun yapılırda çevreye zarar vermez ise, o zaman ülkemiz güçlenmez mi?
O bölgede bir çok turizm alanında yatırım yapan işadamı var. Hem de öyle 30-40 yataklı otellerden bahsetmiyorum. Bin yatak kapasiteli oteller var orada. Ve hala da aslında o bölgede otel yapımı devam ediyor. Hatta şunu da ifade edeyim, insanlar orada ormanlık alan içine otel inşa etmek için yüzlerce çam ormanını kesmiş, yapacağı otel ve otele gidecek yol açmış kendisine… Peki şimdi orada yüzlerce ağaç kesilirken çevreciler neredeydi?
Kimseyi eleştirmek istemem, her görüşe saygım var. Lakin,bir olaya tepki gösteriyorsan, aynı olayı başkası yapınca aynı tepkiyi göstereceksin ki, tarafsız olduğunu bilelim.
Akkuyu’nun temel atma törenin katıldım. Çok merak ediyordum, acaba nükleer enerji santrali nasıl bir şey diye…
Meğer şimdilik içinde öyle bizim anlayabileceğimiz bir şey yokmuş. Nükleer santralin kurulacağı alan düzenlenmiş, reaktörlerin kurulacağı yerler belirlenmiş. Sadece Türkiye’nin ilk nükleer reaktörünün inşa edileceği zeminde demirler var. O demirlerde Rusya’dan gelmiş. Çünkü, Türkiye’de o demirler üretilmiyor, bulunmuyormuş. Normal demirlere göre daha sert ve kalın olan bu demirler daha çok otoban köprüsü, havaalanı gibi dev tesislerin depreme dayanıklı olmalarını sağlamak için kullanılıyormuş.
Buyur buradan yak, İskenderun Demir Çelik Fabrikamız başta olmak üzere, hemen şurada Hatay-Payas’ta onlarca demir haddehanesi var… Ama hiç birinde bu demirler üretilemiyor. Bizdeki demirciler, hurda demiri alıp eritiyor, sonrada kalıplara dökerek demir kütüğü haline getiriyor. Anlayacağımız diğer ülkeler almış başını gidiyor.
Bu arada tören sonrasında Rusya’da nükleer enerji ile ilgili üniversite okuyan ve 2 yılda yine Rusya’da bulunan nükleer enerji santrallerinde staj gören Coşkun Karataş isimli bir mühendis ile tanıştım. Meğer Ruslar, kendi ülkelerinde olan bir nükleer enerji santralinin aynısını Türkiye’ye yapıyormuş. İşte Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nde görev alacak olan Türk Mühendislerde burada eğitim almışlar. Öğrencilerle yapmış olduğum sohbet esnasında şunları söylediler, “Bizim buraya inşa edeceğimiz nükleer enerji santrali, dünyadaki güvenliği en yüksek olan nükleer enerji santrali. Yani hiç kimsenin bir endişe olması, burada normal hayat devam edecek. Ne ekolojik dengede, ne de çevresel döngüde hiçbir sorun yaşanmayacak.”
Hatta Rusya’da iyi bir eğitim alan 35 genç mühendis, AkkuyuNükleer Enerji Santrali’ni inşa ettikten sonra Türkiye’de ikinci bir nükleer enerji santralini de yüzde 100 yerli ve milli olarak inşa etmek istiyor. Yürekleri vatan ve bayrakları için atan bu pırıl pırıl gençlerle gerçekten çok gurur duydum…