

Nasıl bir bahçedir bu Gençlik bahçesi. Ne hikmetse, girip de kapısından içeri, çekmeye gör ciğerlerine kavak yellerinin kokusunu. Takvimler bir bir geri saymaya başlar. Aynalar kaç gösterirse göstersin yaşını, saatler hep 17 yaşını vurur. Hükmünü yitirir sonbahar. Yeşillenmeye başlar dallarda ki sarı yapraklar.
İşte biz yine beraberiz, tam 7 yıl bir yastığa baş koyup, sevgimizi her geçen gün büyüten gençliğimizle. Kim tutabilir ki yerini, ilk tebessümlerin, ilk kahkahaların, gözyaşlarını yanaklarından silen ilk ellerin. Kim vurabilir, kırık bir sazın tellerine, o çok eski şarkının notalarını. Böylesine şen. Böylesine coşkulu.
Koskoca bir maziyi taşırsın içinde ve o hatıraları hiç kimse almasın senden diye,çelik duvarlar örersin etrafına.Bir tanesine bile kıyamazsın.Çünkü o hatıralar senin hayatının en kıymetli zamanlarıdır..

Gördüğün görebileceğin en güzel bahçenin ismidir Gençlik bahçesi. Onlar sana baharı müjdeleyen ilk çiçeklerdir. Kimine Ahum dersin, kimine Ata bacım, kimine bebek suratlı oyam, kimine yol arkadaşım sırdaşım. Haindir zaman, bir bir geri alır sana verdiklerini. Saçlarına aklar, gözlerine gölgeler düşürür. Lakin bir türlü alamaz, hayatının en güzel günlerine eşlik eden çiçeklerini senden. 11 yaşında başlayan bir yolculuk hayat yolculuğuna dönüverir. Hiç birini indiremezsin o son yazan limana kadar. Ve her bir araya gelişinde, Rabbim bizi eksiltmesin dualarıyla ayrılırsın oradan.

Hani diyor ya şarkıda, gelmez o günler, dönmez o günler, mazide kaldı hep diye, aslında hiç gitmez ki senden o günler, senle büyür, senle evlenir, senle çoluk çocuğa karışır. Gün gelir anneanne olur, babaanne oldu. Bir’ken çoğalır, koskocaman bir aile olur, değişen tek şey, bir sürü yeğenin, ağabeyin olur.
Ne diyeyim, klasik bir iyi ki varsınız desem, kalbimde ki yerinize ihanet etmiş olurum, iyi ki ilk baharı sizlerle yaşamışım, iyi ki ilk dostluk rüzgarını sizlerle estirmişim,iyi ki beşikten kefene giden yolculuğu sizlerle yapmışım,iyi ki, bir varmışım hep varmışım olmuşsunuz,kırk yıllık hatır dolusu sevgilerimle

HİÇ SOLDURMADIM
Yeşil salkımlarda gördüm sizi
Eski baharları getiren bülbülün sesinden
Güllerin kokusundan bildim sizi
Biraz buruk, biraz hüzünlü
Yazdığım ilk şiirin kırk yıllık telvesinden tanıdım sizi
Mazinin penceresini açıp sordunuz bana
Soldurdun mu beraber ektiğimiz çiçekleri diye
Ayrıldık ayrılalı hiç sulamadım ki dedim
Bir kaç damla gözyaşı akıttım sadece
Onlar da dayanamadılar tuzuna soluverdiler
Ama saksıların yerini hiç değiştirmedim
Hatta izlerini bile silmedim gidip gelip baktım
Ben sizden hatıra kalan o çiçekleri yüreğimde büyüttüm
Hiç soldurmadım